Doğumuna Sahip Çık Projesi
Bursa'da Bursa Kent Konseyi’nin organize ettiği, devletin ve sivil toplum örgütlerinin desteklediği Doğumuna Sahip Çık Projesi, 19 Şubat 2016 Cuma yapılan bir sempozyum ile başladı. Bu proje ile Bursa'da yüzlerce anne babaya doğuma hazırlık eğitimi verilerek daha bilinçli ve sağlıklı doğumlar yapmalarına imkan sunulmuş olacak.
Sempozyuma Dr. Sare Davutoğlu'nun ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımızın katılımı ile etkinliğin doğuma hazırlık eğitiminden faydalanacak aileler ve Bursalı doktor ve ebelerin bir kısmından daha büyük ölçeği olacağını tahmin ediyordum. Ancak itiraf etmeliyim ki bu kadarını beklemiyordum. Kongre merkezine bir geldim ki upuzun bir kuyruk var kapıda. Kuzenlerim de gelmişler, çok sevindim. Hadi onlar konuşmacılardan biri ben olduğum için gelmişlerdi ama çocuğumun anaokulu arkadaşının annesine kadar tanıdık tanımadık birçok kişi ile karşılaştım. İçerisi tıklım tıklım doluydu. Oturacak yer kalmadı. Birkaç kişi arayıp içeri alınamadıklarını söylediler.
Birkaç sene önce Bursa'da yaşıyordum ve bir doğuma hazırlık eğitimi verebilmek ya da bir pozitif doğum toplantısı yapmak amacıyla 3-5 kişiyi bir araya getirmek için sarfettiğim çabayı düşündükçe, bugün gebe ya da sağlık çalışanı olsun olmasın, doğumuna sahip çıkmaya bunca insanın gelmesi birşeylerin değiştiğini gösterdi ve beni çok mutlu etti.
Protokol konuşmaları beni bir kere daha olumlu yönde şaşırttı. Özellikle Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımızın konuşması harikaydı. Doğuma sadece "bu sezaryen oranı ile rezil oluyoruz, düşürmek lazım" gözüyle bakıldığını düşünüyordum. Oysa sağlıklı ve sağlıklı olduğu kadar coşkulu doğum yapmanın önemi de anlaşılmış gözüküyor. "Sağlıklı tanımı sadece canlı olmak ile kısıtlı değil. Bir bebeğin hayata, bir kadının da anneliğe başlangıcının, eldeki tüm imkanlarla hem fiziki hem psikolojik anlamda sağlıklı olması, sağlıklı nesiller için atılacak en önemli adımdır" dedi bakanımız Dr. Sema Ramazanoğlu.
Sezaryen oranı bu anlamda bir sağlıksızlık göstergesidir. Bu doğum koşulları değişmedikçe gebeleri "normal doğuma teşvik" etmenin, bu çalışma koşulları değişmedikçe de doktorlara "sezaryen yaparsan seni cezalandırırım" demenin anlamsız olduğu tüm konuşmalarda vurgulandı.
Op. Dr. Sare Davutoğlu da konuşmasında hem gebelerin hem sağlık çalışanlarının sorunlarına değindi. Doğumun doğum şeklinden bağımsız güzelliğini çok güzel anlattı. "Doğumun güzel enerjisinin herkes tarafından hissedilmesini diliyorum" dedi.
Daha sonra da doğum ile ilgili sunumlara geçildi. Tıbbi bilgiler yanında, doğumun tarihi gelişimi ve fizyolojisi üzerine ve TenTeneTemas, emzirme, ebelik ve doulalık üzerine konuşmalar yapıldı. Sezaryen oranı yüksek ülkelerde ebelerin doğumdaki rollerinin azalması ile artışın başladığı vurgulandı ve ebeleri doğumda tekrar aktif hale getirmek gerektiği söylendi.
Ben konuşmamda doğumun fizyolojik işleyişi ve ortam koşulları ile nasıl bu işleyişin bozulup doğumu zora sokabildiğini dilim döndüğünce anlattım. Günümüz doğumhanelerinde fizyolojiyi korumak için neler yapılabileceğine değindim. Ancak mevcut koşulların fiziksel ve işleyiş olarak uygun olmaktan çok uzak olduğunu, bu koşullarda elinden gelenin ötesini yapan sağlık çalışanlarını sezaryen oranlarının tek suçlusu ilan edip sürekli suçlamak ve tehdit etmenin anlamsızlığını vurguladım.
Öyle büyük bir sorunumuz var ki, bunun bir ayağını düzeltmek hem yetersiz hem de diğer ayaklar da düzelmedikçe mümkün değil. Bu ayakları şöyle şematize ettim:
Doktor olarak istediğiniz kadar sezaryen yapmak istemeyin, karşınızda doğurmaya niyeti olmayan bir gebe, sizden garanti bekleyen bir aile oldukça ve kendinizi sürekli elinizde olmayan şeylerin sonuçları nedeniyle tehdit altında hissettiğiniz sürece o doğum sezaryene doğru gidiyor.
Gebe olarak istediğiniz kadar doğurmak isteyin, 10 kişi bir odaya kapatılıp gerekli fiziksel ve psikolojik desteği alamazsanız ve en ufak bir pürüzde "bebeğin ölür" diye korkutulur iseniz de sezaryene doğru gidersiniz.
Koşullar iyi olsun, ebe deneyimli, doktor istekli olsun, karşınızda korkudan tir tir titreyen ve doğum konusunda hiçbir bilgisi olmayan bir gebe olduğunda da hiçbir şey yapamıyorsunuz.
Dolayısıyla 4 ayak birden ve iyi bir şekilde düzelmeli yoksa herkes durduğu yerden diğer ayakları suçlamaya devam edecek ve biz gidişatı değiştiremeyeceğiz. Hep beraber doğumumuza sahip çıkmamızın zamanı geldi. Bursa'daki gibi gebe eğitim ve bilinçlendirme projelerinin artması, yapılan konuşmaların sözde kalmayarak, doğum koşullarının ve doğum çalışanlarının çalışma koşullarının düzeltilmesi konusunda devletin de gereken adımları atması dileklerimle...
YORUMLAR