Çok kötüyüm, gel...

Bazen yoruluyorum.

I-ıh, bu kelime yetmedi: Boğuluyorum.

O kadar boğuluyorum ki; kendime hayrım yokken evdeki küçücük çocuğa hiç hayrım dokunmuyor. Kaçmak, kendi başıma kalmak, saatler süren yürüyüşler yapmak veya koltukta öylece oturup kitaplığıma bakmak istiyorum. Kendimi dinlemek ve hiç bölünmemek. Bir de camdan dışarıyı izlerken arapsaçına dönmüş düşüncelerimi zihnimin çekmecelerine yerleştireceğim uzun araba yolculukları yapmak istiyorum sessiz.

Belki sadece biraz müzik… Sözsüz.


Evimin duvarına açılmış gizli bir odaya ihtiyacım var. Kimsenin beni bulamayacağı ama yokluğumun da anlaşılmayacağı bir oda.

Duvarların içinde bir oda… Çok mu ütopik?

Daha gerçeğini anlatayım:

‘Çok kötüyüm, gel’ diyebileceğim birine ihtiyacım var.

Açıklama yapmak zorunda olmayacağım.

Yanıma geldiğinde merhaba demeye bile kendimi zorlamayacağım, çay koymayacağım, servis yapmayacağım. Bir bakışımla beni anlayacak, ben kendimi toplamaya çalışırken bir iki saatliğine üzerimdeki tüm yükleri alacak birine. Tavsiye yerine zaman verecek birine.


Tuhaf.

Çok can dostum var ve hatta geçmişte böyle zamanlar yaşamışlığım da.

Lisede en çok, biraz da üniversite.

Bu can dostlar öyle ki “çok kötüyüm gel”den sonra tek kelime etmene gerek yok.


Ama şimdi? Herkes birbirine uzak. Farklı bir uzaklık bu; sanal olarak yakın ve bağlantıda olduğumuz, aynı muhitte veya şehirde oturduğumuz ama görüşemediğimiz bir uzaklık.

Trafik, iş, çocuklar, incik cıncık detayla dolu kafalar ve şehrin koşullarını iyice daralttığı bireysel yaşamlar… Kendimize ve birbirimize ayıracak vaktimiz yok. Çok sevsek ve hatta yakın hissetsek de; konuşmadan duracak, yaslanacak ya da omuz verecek zaman yok. Gerçekten yok mu? Yoksa kronik ruhsal yorgunluğumuz ve derdimizi paylaşmaya mecalimizin olmaması mı asıl konu?


İnsanlara güvenimizi mi yitirdik, yoksa yargılanma korkusundan mı yorgunuz derdimizi anlatmaya; ya kalbimiz ansızın dostumuz tarafından da kırılırsa? Ya en zayıf anımızda bizi eleştirmeye kalkarsa? Anne babamızdan bile kaçmadık mı biz bu uğurda?


Bazen düşünüyorum da belki de kendi düşüncelerimizdir bizi yoran ve yalnızlaştıran: Güçlünün kutsandığı bir dünyada duygularımızı açmanın zayıflık olduğuna dair inancımızdır? Kendi ayaklarımız üzerinde durmayı yardım istememek olarak okumaktır? Karşılıklılık ilkesinin ezdiği yaşantımızda sırf karşılık bekleyecekler diye omuz istemekten korkmaktır? Kimseye hayır diyemediğimizden mütevellit, sevdiklerimizi evet demek zorunda bırakacağımızı sanmaktır?


Gerçekten iyiliğimizden mi "onun şimdi türlü derdi vardır, bir de benimle mi uğraşsın" diye düşünüyoruz yoksa kendimizi değersiz, duygumuzu önemsiz mi görüyoruz? İlişkimize mi güvenmiyoruz kalbimizi mi açmıyoruz? Reddedilmekten mi korkuyoruz? Belki de bunların hepsinin yanıtını biliyor ama yalnızlıkla kendimizi uyuşturuyoruz… Yoksa dostlar adına biz mi uyduruyoruz bütün bu bahaneleri onlara hiç sormadan?


Çok değil bundan iki kuşak önceydi aynı binada ya da köyde bütün gün kapanmayan kapılar. Nenelerimizi, dedelerimizi her gün yoklayan, buradayım diyen, omuz veren, sese ihtiyacı var ses, sessizliğe ihtiyacı varsa sessizlik olan komşular. Biz özel hayat duvarlarının içine kendimize dair sevmediğimiz bütün ayrıntıları ama en çok da duygularımızı hapsetmeden önceki kuşaklar. Evet belki kapanmayan kapıların da bazı zorlukları var, hele ki bireyselliği bu denli içselleştirmiş bizim gibiler için ama hiçbiri koymuyor bir omuza ihtiyaç duyduğum anlardaki yalnızlık kadar.


Aklımda tek bir soru var: Çalmadan açılır mı kapılar?


İki blok ötede Cansu.

Ben çağırmaya gidiyorum.

Çünkü bugün gerçekten onun sessizliğine ihtiyacım var.

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Çok güzel ifade edilmiş.
    CEVAPLA
  • Misafir 'çok kötüyüm gel' hiç bir zaman kuramadım bu cümleyi.. gel dedğimde olur mutlaka gelen biri de anlayan olmaz. o yüzden hep kendi göbeğimi kendim kestim ben en genç yaşlarımda bile..bazen çok yorulduğumu hissediyorum tabi.. nefes almak güçleşiyor.. ama geçiyor.. hep öyle oldu..
    CEVAPLA
  • Misafir Seni seviyorum güzel kızım insanın duygularını bu kadar güzel dile getirmesi harika lutfen yazmaya devam et seni ve güzel kızını öpüyorum.
    CEVAPLA
  • gamze2014 kesinlikle ben de son yıllarda bu konuda hem kendimi hem çevremi çok sorguladım ve artık yorularak sorgulamayı bir kenara bırakmaya başladım. beni çok üzen ve depresif hale getiren bir konuydu fakat belirttiğiniz gibi parametreler bol ancak insanın her şey boş o omuz nerede diye duşünmekten kendini alamadığı bi son yaratıyor.
    CEVAPLA
  • Misafir mükemmel bir yazı.
    CEVAPLA
  • Misafir Bu 2 veya 3 yıldır sorguladıgim bir durum. İnanın sıralanmış soruların hepsini yüzlerce kere sorguladım. Bu süreçte yanımdaki insanlar gitgide azaldı.cevap aramayı da bıraktım.
    CEVAPLA
  • Misafir Her konuda olan karmaşanin getirdiği duygu yorgunluğu.
    CEVAPLA
  • Misafir Hissettiklerimin dile gelmiş hali ...Dusuncenize yureginize saglık...
    CEVAPLA
  • Misafir Bu günkü hayat şartları fazla gıderler insanları bu yazılan noktaya getırmistir
    CEVAPLA
  • Misafir Peki biz bunu başkasından bekliyoruz da acaba o emeği o zamanı başkasına veriyor muyuz? Dostluklar da bile emek olmadan yemek olmuyor. Karşılıksız koşan olabilliyor muyuz ki arkadaşimizdan da onu bekleyelim? Düşünmek lazım.
    CEVAPLA
  • Misafir Kalemine sağlık ancak kadar güzel anlatılıyordu iç ses ve ihtiyaç
    CEVAPLA
  • Misafir Okurken agladim ... Bugun tam da bunlari hissettim...Ne eksik ne fazla,kendim yazsam bu kadar anlatamazdim icimi
    CEVAPLA
  • Misafir Yureginize kaleminize saglik,yasadigimiz devrin,sehrin hastaligini kalabaliklar icinde yalnizlasmayi ne de guzel anlatmissiniz,her cumlede kendimden biseyler buldum.
    CEVAPLA
  • Misafir Birine güvenip içini açmak, yıllarca kapalı kalmış bir odanın pencerelerini açıp havalandırmak gibi.....
    CEVAPLA
  • Misafir Modern hayatın getirdiği kalabalıklar içerisindeki yanlızlığımızı ne kadar güzel ifade etmiştiniz.
    CEVAPLA
  • Misafir Yüreğinize sağlık..
    CEVAPLA
  • Misafir iki kuşak öncesi ile ilgili tespite kısmen, kalanına tamamen katılıyorum. bu yazıyı ben yazsaydım, belki daha zayıf bir ifadeyle, ama aynı minvalde bir yazı yazardım. fakat yalnız olmadığımı bilmek beni rahatlatıyor mu, yoksa daha da mı üzüyor karar veremiyorum.. bu arada önceki yazılarınıza 'bütün yazıları' linkinden ulaşılamıyor. arşive eklense pek sevinirim. kaleminize sağlık. sessizlik verenleriniz çok olsun..
    CEVAPLA
  • Misafir Eksiği var fazlası yok, bizden bir yalnızlık tarifi olmuş ,tebrikler !! İçimdeki sessizliği dinleyebilsem,şimdilik o bile bana yeter .. Sevgiler .
    CEVAPLA
  • Misafir Ama bu tam bennn
    CEVAPLA
  • Misafir Mukemmel!! Beni anlatmissiniz demek ki yalniz degiliz! Devamini bekliyorum heyecanla...
    CEVAPLA
  • Misafir sayın yazar ilk yazınız için hayırlı olsun diyorum ve sizi tebrik ediyorum
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.