Bir anneliğe dönüş hikâyesi
Hepimizin etrafında, olduğumuz an'ın tadını çıkartmamız için tavsiye veren bir dolu insan var. Annelik yolculuğunda, kıdemli, annelik doğumunun üstünden yıllar geçen bir dolu kadın, size "Bu da bir şey mi!" der. Hamile kalırsınız, "Bu da bir şey mi, doğur o zaman anlarsın…" Sezaryen doğurana "Normal doğursan daha iyi anlardın", "Normal doğurana, bir de sezaryen olduğunu düşün" yoluyla hikâyesini paylaşanlar…
Bebeğinizle birlikte siz ve anneliğiniz de büyür… Sesler azalmaz, hep bir ağızdan: "Yürüsün o zaman görürsün, konuşsun daha tatlı oluyor, ah bir okula gitmeye başlasın bak nasıl uyuyor, okuma öğrendiğinde iş bitiyor…" Derken bir jenerasyon üstten isyanlar gelir. "ASIL iş o zaman başlıyor!.." Hele bir ergen olsun bak nasıl oluyor hayat, çocuk büyüyor dertler büyüyor isyanları, alıcı kulakla dinlerseniz, kabusunuz olabilir...
İlk hamileliğimde kendime söz verdim; bu seslere kulağımı tıkayacağım. Onları anlıyorum, ancak sesli düşünmeleri benim AN'ıma odaklanmamı engelliyordu. Annelik çok kutsaldı ve herkesinki değişikti, ben daha benim annelik kutumdan ne çıkacağını bilmiyordum. Düşünüyor, okuyor, umuyor, hayal kuruyordum ama karmakarışık gelen dinleme kısmını dondurmuştum.
Hamileliğimin hareketli, bol dinlenmeli, rahat geçmiş olmasının verdiği bir sakinlik vardı üstümde; iç sesim yürü diyordu, hazırsın… Buz gibi bir ocak ayıydı. Hem yılbaşını geçmesine, ilerde okulda en küçük olmamasına takılıp kalmıştım hem de yeni yıldan bir gün sonra kapıyı çalmamış olmasına şaşırmıştım…
Artık beklemek istemiyordum, "Doktorumun biraz açılma var, suni sancı verelim" demesine tav oldum… 15 saat kısıtlı hareketlerle geçti; düğünüme gelen insanların yarısı hastanedeydi. Biri elimi tutuyor, biri alkışlıyor, birileri sohbet ediyor, bazıları yan koltukta uyuyordu. Duymuyordum. Gülümseyip kendime, bebeğime, doğumuma odaklanmıştım.
Doğumhanede doktorum sanki bir melek kostümü giyindi, herşeyi bıraktı, herkesi çıkarttı. Gözlerime bakıp, elimden tutup, saçımı okşadı. "Buraya kadar dış dünya vardı, artık bir tek sen ve bebeğin var, bırak kendisi gelsin, acelemiz yok" dedi. Sihirli kelimeden hemen sonra Leo doğdu… O an , o ışık, o kısa gibi gelen süre, bir hayat getirdi... Bebeğim doğdu ama anneliğim doğmadı, o dondu, kaldı. Doktorum Leo'yu sarmadan kucağıma verdi, kokluyordum, bakıyordum, ama dünyam durmuştu.
"Bakımları için" dediler. Bana sormadan, ben hazır olmadan elimden aldılar. İşte tam o AN anneliğim doğdu!.. Paniklemeye, ağlamaya, doktoruma yalvaran gözlerle bakmaya çalıştım. Doğumhane bir anda soğudu. Doğumda hayatının şokunu geçiren eşime dönüp sorular soruyordum ama o çoktan babalığa doğmuş, Leo'nun parmaklarını sayıyor, sağlığından ve güvenliğinden emin olmak için dibinden ayrılmıyordu.
Ben kımıldayamamanın, panter gibi karşı masaya atlayamamanın etkisiyle, çaresizlik içinde sıramı bekliyordum. "Rutin kontroller" dediklerinin hiç de gerekli olmadığını, ikinci bebeğimde bambaşka bir doğum planıyla gittiğimde yaşamış oldum. Ancak o sırada azim,hırs ve ikna gücüyle süreyi kısaltma peşine düştüm. Bütün bu yorucu içgüdülerin, annelik adı altında toplanmaya başlaması, anneliğimle tanışmamdan sonra oldu…
Kucağımda Leo, emiyor mu emmiyor mu belli değilken, ziyaretler başladı; sesler arttı. Onlarca doğum hikayesi, emzirme paylaşımları, hatta emzirememe duyumları vardı, kapımı dış dünyaya kapatıp, içgüdülerimle kendime, kadınlığıma, anneliğime güvenerek acele etmeden, işi ona bıraktım. Hiçbirşey yapmayınca, kendi halinde olunca, ona kendi yapması için şans verince herşeyin yumuşakça olduğunu tecrübe ettim…
Sıcaklığı, bana anneliği öğretme şekli, hata yaptığımda bebekken belli eden, büyüdükçe de dile getiren açıklığı ilk annelik tecrübemin en kıymetli halidir… Ddoğduğunda onun beni anne olarak seçmesinin kıymetini her zaman bileceğime söz verdim... Her gece ne olursa olsun, onu öperek, severek ve teşekkür ederek yatıracaktım…
Leo sayesinde anne oluşumun üzerinden 8 koca yıl geçt. Her an'ı dün gibi aklımda… Hamileliğimde kulaklarımı "Bu da bir şey mi" diyen kitleye kapattım kapatalı, anneliğin tadını çıkartarak ve çocuklarımın gözlerine bakıp ilerisini düşünmeden o anki ihtiyaçlarına odaklanarak, çok daha verimli iletişim kurabiliyorum. Bu da bir şey - dolu bir hafta diliyorum !..
YORUMLAR