Hiçbir şeyin geri gelmeyecek olmasını bilmek...
Merhaba Yeşim Hanım, mailime cevap verebilir misiniz bilmiyorum ama size danışmak istedim. Dünyam yıkıldı desem yeridir. Kendim 39 yaşında mühendisim, eşim de devlet dairesinde yönetici idi. Bundan 45 gün önce Antalya dönüşü Afyonkarahisar'da geçirdiğimiz trafik kazasında eşim, 2 yaşında kızım ve 4 yaşında olan oğlumu kaybettim. Kendim ve 9 yaşında olan kızım yaralı olarak kurtulduk. Henüz ne ben işe gidecek iyileştim ne de kızım okula gidecek kadar iyileşti. Eşime ve çocuklarıma inanılmaz derecede bağlı biriydim. Şimdi bir rüyada gibiyim ve uyanınca sanki her şey eski düzene dönecek gibi. Bir taraftan psikolojik destek alsak da sanki bu durum bizi pozitifleştirmiyor. İnançlı insanlar olduğumuz için isyan da edemiyorum. Vefat eden küçük meleklerim cennette biliyorum ama kokularına doyamadan onları kaybetmek beni kahrediyor. Şu an annemlerde kalıyorum, kızımla evime gittim ama son bıraktığımız hali ile duruyordu. Temiz, düzenli, oğlumun ve kızımın son oynadığı oyuncaklar son oynadığı yerde duruyordu. Hatta eşimin giydiği son kıyafetler askıda, ayakkabıları her şeyi... Yavrularımın yattığı yastıkları koklayıp gözyaşları içinde kalmam... Tabii hiçbir şeyin geri gelmeyecek olmasını bilmek ki daha büyük bir acı... Ne yapmalıyım? Teşekkürler…
Yeşim Tijen’in cevabı:
Mailime cevap verir misiniz bilmiyorum demişsiniz. Etkilendiğim her maile cevap veriyorum. Siz de beni yazdıklarınızla etkilediniz. Her kelimenizde içim acıdı. O kelimelerde özlem, acı ve çaresizlik vardı. Cevapsız bırakmak mümkün değildi. Bana ve okurlarıma ölümün de var olduğunu hatırlattınız. Ölüm insanın ağzını dilini bağlıyor sevgili okurum, söylenecek sözün kalmadığı yer ölümün olduğu yer. Çünkü ölümden başka her şeye söylenecek söz var, teselli var. Bir ölümde insan susuyor. Tek bir kelime çıkıyor insanın ağzından: Başınız sağ olsun. Bu sözün hiçbir işe yaramayacağını, hiçbir acıyı geçirmeyeceğini bilseniz de ölüme ve acıya baş eğiyorsunuz. Başınız sağ olsun diyorsunuz. Ben de size baş sağlığı ve büyük sabır diliyorum. Hayatta hep mucizelere inanan biri olan ben sizin hayatınızda da bir mucize gördüm. Güzel kızınız yaşıyor çok şükür. Ölüm ansızın, çok acı bir şekilde hayatınıza girmiş, yuvanızı darmaduman etmiş size giderken adeta hayata tutunmanız için bir teselli bırakmış. Bu hayatın mucizesi değil de nedir? Şu an farkında olmasanız da kızınızın ve sizin kurtulmanız bir mucize, Allah’ın mucizesi…
Ölüm ansızın gelmez, insan ölümü beklemeyi unutur demiş Mevlana. Sevgili okurum yaşarken gerçekten de ölümü unutuyoruz sanki hiç ölmeyecekmiş gibiyiz. Yaşam öylesine içimize işliyor ki ölüm aklımıza bile gelmiyor. Ta ki kapımızda onu gördüğümüzde onu hatırlıyor ve ölüm de vardı diyoruz. Ölüm bir gün herkesin kapısında olacak. İnsanın kalbinde iman ve inanç varsa, umutları varsa yaşamak her zaman ölüme galip gelecektir. Siz bugün yaşadığınız acıların içinde kıvranıp kahrolsanız da yaşamak zamanla sizin içinde ölüme galip gelecektir. İnançlı ve güçlü bir insansınız. Yaşamınızda olan her şeye hakkını layıkıyla vermişsiniz. Bu çok anlamlı. Herkesin yaşayamadığı bir vicdan rahatlığı. İnanıyorum ki şimdiden sonrasında kendinize, kızınıza hak ettiğiniz hayatı yeniden vermek isteyecek ve bunun için elinizden geleni yapacaksınız. Yazdıklarınızdan okuduğum adam bu sevgili okurum. Sizin için yaşamın anlamını yitirdiği bugünlerde size kendinizi tekrar göstermek istiyorum. Güçlüsünüz ve bu acıların üstesinden geleceksiniz. Tabi kolay bir süreç değil, isyan bile etmeye çekinen bir inançla iman ediyorsunuz. Aslında yüce Rabbimin sizi anlayacağına kuşku yok. Gidin kendi evinize bağırın, çağırın, isyan da edin, rahatlayın gözyaşlarınızı göz pınarlarınızda tutmayın, bırakın onlarda aksınlar. Siz bu gözyaşlarınızla özgürleşeceksiniz. Kaybettiğiniz, özlediğiniz eşiniz, çocuklarınız onların kokusunu aramayın uzakta değil, kızınızda. Belki acınızı geçirmeyecek ama yaralarınıza iyi gelecek olan tek şey bugünlerde kızınız. Ona sarılın, yaşama onun varlığında tutunmaya çalışın. Siz ki eşiniz ve çocuklarınız için elinizden geleni yapmışsınız ya o geride kalan kızınız onun için ne yapacaksınız? Ona baba olmayacak mısınız? Baba var, baba var; siz o eski baba olmak zorundasınız. Bu, o küçük kızın hakkı, sizin de ona borcunuz. Sizin ruhunuzun rahatlaması işte bu tutunuşunuzda. O size tutunmaya çalışacak. Ya siz? Onun elinden tutacaksınız değil mi? Bu büyük acınızda size teselli olacak olan bir diğer husus ailenizle olan geçmişiniz, onlarla olan ilişkiniz. Eşinize iyi bir eş, çocuklarınıza iyi bir baba olmuş olmanız, onlar için hayattayken elinizden geleni yapmış olmanız büyük ve gerçek bir tesellidir. Eşiniz adına düşünüyorum da birini severken onunla geçen zaman insana yetmese de mutlu ölebilmek güzel bir şey olmalı diye düşünüyorum. Siz evlendiğiniz kadını mutlu etmişsiniz. Yaşamınıza yeniden buralardan tutunacaksınız. “Elimden geleni yaptım, çok sevdim, onlara iyi baktım.” Yaşarken bunları başarabilmek sizin adınıza büyük bir teselli. Hayat kim ölürse ölsün devam ediyor. Sizin içinde edecek, etmeli çünkü siz kendinize bir yaşam borçlusunuz. Size verilen bu yaşama hakkını vermeniz gerekiyor. Size bana yazmış olduklarınızdan kendinizi yeniden göstermek ve kendinizden vazgeçmemenizi istedim. Tırtılın yolun sonu dediğine Allah kelebek demiş. Hiçbirimiz bizi bekleyen güzellikleri bilemeyiz. Ne güzel bir söz değil mi? İnsanı umutlandırıyor. Tırtılın kelebek olması size umut olsun. Bir gün bugünlerde sizin için batmış olan güneş yine doğacak ve siz yaşamı yeniden seveceksiniz. Başaracağınıza inanıyorum...
Sevgiler sevgili okurlarım...
YORUMLAR