Uykusu kaçmış bir "süper kahraman"

Uykumun kaçtığı bir gece. İki saattir terasta kâh yıldızları izliyorum kâh çalışıyorum. Çok sevdiğim çizgi roman kahramanı Corto Maltese'le ilgili bir yazı karalama çabasındayım. Teslim tarihi yaklaştıkça stres basıyor, stres bastıkça daha "iyi" yazabiliyorum. Hep böyle bu. Her şeyim son dakika. Yorucu ama artık alıştım. Yine de şu teslim tarihleri geriyor insanı. Ama o an önemli olan bu değil. Beni gökyüzüne uzatan sevimli bir çatı terasım var, yıldızlar büyüleyici, rüzgar - ah o rüzgar - bir sürü şeyi daha çok sevebilmemi sağlıyor. O an beni gerçekliğe bağlayan tek şey bilgisayarın ışığı. Corto bile gerçek olamayacak kadar güzel birşeyin parçası.



Derken bir baykuş konuyor terasın demirine. Bilgisayarın ışığı olmasa ne olduğunu anlayamayabilirdim bir süre. Öyle bakışıyoruz bir müddet. Gün içinde bir yerde rastladığım Oğuz Atay'ın cümlesi geliyor hemen aklıma: "İyi şeyler birdenbire olur, bu kadar bekletmez insanı." Hiç beklemediğin bir anda birdenbire demirine konan bir baykuş, gökyüzüne bakarken birdenbire kayan bir yıldız, yüzerken birdenbire ayağına çarpan balık gibi... İyi şeyler...



Belki otuz, belki kırk saniye bakışıyoruz, sonra kimbilir nereye uçup gidiyor. Çekip gitmeseydi yine öyle birdenbire, konuşabilmek isterdim aslında kendisiyle. Bir baykuşla konuşmak isteyecek kadar delirdin mi derseniz, orası sizin kanaatiniz. Ben Ursula LeGuin'in hayvanlarla konuşma marifeti olan en sevdiğim karakteri Gry'e hep özenmişimdir. Al sana süper kahraman gibi süper kahraman! Tabi ki hayata bir LeGuin karakteri olarak devam etmek güzel olurdu. Şu dünyanın pek çok siyahına katlanabilmek için bir süper kahraman gücü hiç de fena olmazdı demeyecek kaç 'memnun' çıkar aramızdan?



Bana başka, tanımadığım dünyalardan hikayeler anlatacak bir dost isterdim kendime. Bir baykuş, bir deniz feneri ya da belki bir kayık. Ze Oroco'nun kayığı Rosinha gibi bir kayık. Sahi siz Ze Oroco'yu da bilmiyorsunuz, Rosinha'yı da.



Tüm dünyada Şeker Portakal'ının yazarı olmakla bilinen Vasconcelos'un bir diğer şahane romanı Kayığım Rosinha... Sahibi Ze Oroco ve Rosinha'nın hikayesi, nasıl desem, hem çok bu dünyadan, hem de özlemini çok duyduğumuz daha incelikli başka bir evrenden. Birlikte yolculuk ettikleri nehrin kıyısına kurulup Rosinha'nın hikayelerini dinleyen Ze Oroco'ydum ben sayfalarca. Hadi ama şimdi duramazsın, hikayenin sonunu da anlatmalısın diye ısrar eden bendim. Kendini sürekli birilerine (beyaz adama) anlatmak zorunda kalan bir kızılderili ya da meyve vermekte geciktiği için huysuzlanan bir Tucum palmiyesi. Hepsi teker teker ben...



Şeker Portakalı'nın yanında ıskalanmaması gereken incelikli bir roman Kayığım Rosinha. Özellikle gençler mutlaka okumalı. Birkaç ay önce, okuma sevdası yeni serpilmekte olan bir gence nasıl kitaplar armağan etsek diye dönenirken ben, listeme eklenen bir kitap daha bulmuş oldum.



Velhasıl uçup gitmeseydi benim baykuş, belki onun da bana kendi dünyasından anlatacağı hikayeleri olabilirdi. Sonuçta bizde yani insan aleminde yüzyıllar boyudur hikaye hep aynı. Yen, yenil, savaş, barış, yine savaş, bu sefer barışama, öl, öldür, sev, sevil, sev, sevilme... Neyse başka bir uykusuz gecede belki yine deneriz şansımızı.






YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.