Yürümeye övgü...

Bir kadın. Dünya karşısında çırılçıplak kalmayı seçmiş, otomobillerin, uçakların

konforundan uzak sadece bedenine güvenerek yürüyor. Bir kadın, Aylin Kotil, yürüyor bugünlerde İstanbul’dan Ankara’ya.

Yükü ağır. Bir fikri taşıyor 450–500 km’lik bu yolda. Seçim barajının % 10’dan aşağı çekilmesi fikrini. Demokrasi denen şeye biraz daha yaklaşabilmemizin yegâne yollarından birini taşıyor. Bir kadın. Yazın ortasında. Yürüyerek. İstanbul’dan Ankara’ya. Ne kadar büyük bir şey yaptığını anlatmak için kelimeler yetersiz kalıyor.


Biz çünkü sabahları biniyoruz arabamıza, işimize geliyoruz. Oturuyoruz bütün gün. (Masa başında çalışan bir insan, hayatının ortalama 55 bin saatini oturarak geçiriyor.) Sonra tekrar binip arabamıza evimize gidiyoruz. İki sokak öteye bile arabayla gidiyoruz mümkünse. Sıkış tıkış trafiğe, trafik kaynaklı tüm trajedilere rağmen hep o tekerlekli tenekenin içinde geçiyor hayatımız.


Biz otururken Aylin Kotil yürüyor. İşte bu yüzden, insanın oturan ve hareket etmeyen bir varlık haline dönüşmesi yüzünden geliyor başımıza ne geliyorsa.


Daha hızlı gidebilmek için bir yerden bir yere hepimiz otomobiller alıyoruz. Araçların sayısı çoğaldıkça bir yere varabilmek zorlaşıyor. Otomobiller çoğaldıkça yollar, asfalt, beton yollar çoğalıyor. Yollar çoğaldıkça toprak, ağaç azalıyor. Köprüler kuruluyor ardı ardına... 1’inci, 2’nci, 3’üncü... O kadar kıymetli ki otomobilleri taşıyacak yollar, köprüler onlara sultanların adını veriyoruz. Başımızın üstüne koyuyoruz onları... Bedenimizi, insanlığımızı, tabiat anayı bir kere daha kenara atıyoruz.

Dünyanın en pahalı benzinini kullanıyor, Avrupa’nın en kirli havasını soluyoruz. Yürümeyi unuttuğumuz için.


Bir kadın. Tek başına. Bu sıcakta yürüyor İstanbul’dan Ankara’ya. Günde 20–25 km yol yapıyor. Birinin karısı, birinin kızı, ötekinin yeğeni değil. Sadece bir kadın. Şimdi o kadınının ne yaptığını duyma, görme, anlama, o kadına destek olma zamanı.


** ** ** ** ** ** ** ** ** ** ** ** ** ** ** ** **


Gandi’nin tuz yürüyüşü…

Mahatma Gandi Hindistan’da alınan Britanya tuz vergisine karşı 1930’da yaptığı 400 kilometrelik “yürüyüşüyle” ülkesinin Britanya’ya karşı başkaldırmasına öncülük etti.

388 kilometrelik mesafeyi çıplak ayakla 24 günde kat eden 61 yaşındaki Gandi, 6 Nisan sabahı, İngiliz polislerinin şaşkın bakışları arasında denize yürüdü ve çamura karışmış bir topak tuzu avuçlarına alarak tatlı suda yıkayarak ufaladı. Böylece bir Hindu’nun tuz çıkaramayacağına dair Tuz Yasası’nı ihlal etti. Ardından Gandi’nin çağrısına uyan binlerce köylü deniz kıyılarına akın ederek tuz çıkarmaya başladılar.

Gandi ve 60 bin eylemci hapse atıldı ancak yasa da işlemez hale getirildi.

** ** ** ** ** ** ** ** ** ** * ** ** * **** * ****

Ayaklarımızın kökleri…

“Ayaklarımızın kökleri yoktur. Ayaklarımız hareket etmek için yapılmıştır. Yürüyüş, çağdaş toplumlarımızın telaşlı ve endişeli yaşamını tıkayan kaygılara geçici olarak ara verir. Yürüyüş insanı kendisine döndürür. Otomobil sürücüsünün tersine, dünya karşısında çırılçıplak olan yürüyüşçü, kendini eylemlerinden sorumlu hisseder, insan düzeyindedir.” David Le Breton

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.