Bedel ödeyen çocuklar
Çocuklar; ülkelerine düşen bombalar, bu bombalara sebep olan çıkarlar, ayak oyunları, üçkağıtlar, silah sanayinin refahı, erk peşindeki büyüklerin ilüzyonları sebebiyle, gece, kendi yataklarında, masal kitabı okuyup, iyi geceler öpücüğü alarak uykuya dalmak yerine nasıl sonlanacağı, nereye varacağı belli olmayan yollardalar.
Eylül ayının başında UNICEF tarafından Köklerinden Koparılanlar: Mülteci ve Göçmen Çocukların Giderek Ağırlaşan Krizi başlıklı bir rapor yayınlandı. Çok acıtıcı rakamlar ve tespitler var raporda. 2005 yılında her 350 çocuktan biri mülteci olarak yollardayken bu sayı günümüze geldiğimizde 200'de bire çıkıyor. Dünya üzerinde ortalama 50 milyon çocuk evlerinden, ülkelerinden uzaklaşmak zorunda kalmışlar. Bunların arasından kabaca 28 milyon çocuk çatışmalardan kaçmak ve güvenliklerini sağlamak umuduyla yollara düşenler. 2015 yılında UNHCR koruması altında olan tüm çocuk mültecilerin yaklaşık yüzde 45’inin çıkış yerleri Suriye ve Afganistan.
Bu yolların ve vardıkları yerlerin, onların güvenliğini iyileştirip iyileştirmeyeceğinin belirsizliği de ayrı bir konu.
Geçen sene hepimizi kanatan küçük Aylan Kurdi'nin sahilde cansız yatan fotoğrafını hatırlayın. O çocuk da yaşayacak bir yer arayanlardandı. Savaşlar sürdüğü müddetçe kaos'tan kaçıp güvenlik aramakta değil sorun; bunu onlar için mümkün kılabilecek yasal ve tehlikesiz yollar yaratmakta.
Raporda bu hususa şöyle değiniliyor: “Kaçtıkları çatışmaların ve şiddetin travmasını yaşayan çocuklar göç yollarında geçişleri sırasında denizde boğulma, kötü beslenme, aşırı su kaybı, insan tacirlerinin eline düşme, kaçırılma, tecavüz ve hatta cinayet gibi çeşitli tehlikelerle karşılaşmaktadır.."
Diyelim ki nispeten daha sakin bir ülkeye varabildi çocuklar bu sefer Mülteci bir çocuğun okul dışı kalma olasılığı mülteci olmayan bir çocuğa göre beş kat daha fazla. Okula gidebilen mülteci çocuklarda ise bu kez haksız muamele ve zorbalık gibi ayrımcılığa maruz kalma riski baş gösteriyor.
Raporun iç acıtan başka bir noktası ise 100 bin civarında çocuğun ne anne babaları, ne de yakın bir akrabaları olmadan, tek başlarına yollarda olmaları. Aylan Kurdi'nin ailesi yanındaydı da onu koruyabildi mi diye soracaksınız; ama yine de küçücük çocukları anasız babasız yabancı ülkelerde düşünmek dehşet verici.
UNİCEF'in raporunda bu durumu iyileştirmek için şu öneriler sunuluyor:
- Başta beraberlerinde kimsesi olmayanlar olmak üzere çocuk mülteci ve göçmenlerin sömürü ve şiddetten korunmaları.
- Bir dizi pratik alternatif getirerek sığınma talebinde bulunan ya da göç eden çocukların gözaltında tutulmaları uygulamasına son verilmesi.
- Çocukları korumanın ve onlara hukuksal statü kazandırmanın en iyi yolu olarak ailelerin bir arada tutulması.
- Tüm mülteci ve göçmen çocukların eğitim, sağlık ve diğer kaliteli hizmetlere erişimlerinin sağlanması.
- Mülteci ve göçmenlerin geniş kitleler halinde hareketine yol açan temeldeki nedenler konusunda harekete geçilmesi.
- Yabancı düşmanlığı, ayrımcılık ve marjinalleşme gibi olgulara karşı mücadele için gerekli önlemlerin yaygınlaştırılması.
Türkiye, Suriyeli mültecilere en çok ev sahipliği yapan ülke olduğu için çocuk mültecilerin çoğunun bizde olduğunu düşünebiliriz. Bu da UNICEF Genel Direktörü Anthony Lake'nin sorularının cevaplarını bulmak üzerine arı gibi çalışması gerekenler bizleriz demektir.
Lake şunları soruyor:
Eğer bu gençlere eğitim ve daha normal bir çocukluk dönemi için fırsatlar sağlayamazsak ödeyeceğimiz bedel ne olacaktır?
O zaman bu çocuklar toplumlarına nasıl olumlu katkılarda bulunabilecektir?
Fırsatları olmazsa yalnızca kendi gelecekleri değil toplumlarının geleceği de kararacaktır.
Öyle.
YORUMLAR