Offline olmayı becerebilir miyiz?
Yılbaşı gecesi saat 1.30 civarı yatmıştık. Keyifli, sıcak, kalabalık bir aile yemeğinden sonra mutlu mutlu uyumuştuk... İyi ki daha uzun ayakta kalmamışım diye düşündüm sonraları. Eğer daha uzun süre uyanık kalsaydım o gecenin, o iç ısıtan mutluluğuyla yatağıma gitmek yerine telefonuma bildirim gönderen Habertürk Mobil'in Reina'da katliam haberini alacaktım ve muhtemelen uyuyamayacak, sabaha kadar oturacaktım.
Ertesi gün uyandıktan, çayı koyduktan, Uzay'a sütlü, muzlu yulaf pişirdikten sonra telefonuma baktığımda yüreğime oturan fil (korku, endişe, dehşet) 8 saat öncesinden sızmış olacaktı bünyeme... Filden kaçış yok ama bir gece daha güvendeymişim gibi hissederek uyuyabilmek iyiydi...
Yüreğime oturan fil son 1.5 senedir fazla mesai yapıyor. Suruç'tan sonra kalktı geldi hatırlıyorum. Ankara, Atatürk Havaalanı, Sultanahmet, İstiklal Caddesi, 15.Temmuz, Kayseri, Beşiktaş vs... derken söz konusu fil yüreğimin üstünde yaşayan bir ev hayvanı gibi fütursuzca tepindi durdu... Ona biraz yakında bakayım dedim, son günlerde... Kimdir, nedir, nereden besleniyor?
Mesela Karadeniz'in dağlarında bir kulübede yaşıyor olsam, tavuklarım ve köpeklerimle, mısırla, fındıkla meşgul olsam bu kadar etki eder miydi yine? Ya da birçok arkadaşımın yaptığı gibi tası tarağı toplayıp batı ülkelerine göçsem? Ya da babaannem gibi Fenerbahçe'deki giriş katı evimde radyo dinleyerek, pencere önü ortancalarımla konuşsam? Kendimi eve kapatıp, hiç dışarı çıkmasam, işe de gelmesem yine aynı acıyı verir mi bana?
Arkadaşlarımla, Hasan'la hep bu konuları konuştuk... İyileşme fırsatının başka bir şehirde, başka bir ülkede olmadığına kanaat getirdik... İyileşmenin tek yolu sanal ortamdan uzaklaşmak; sosyal medyayla, internetle, akıllı telefonlarla olan ilişkimiz sürdükçe aynı kafesin içinde, aynı file mahkumuz...
Neden mi? Sizi bilmem ama benim sanal çevrem, genellikle bana benzeyen insanlardan oluşuyor. Benzer konulara benzer tepkiler veriyoruz, kimimiz az, kimimiz çok tepkiliyiz, kimimiz sessiz kimimiz gürültücü... Ve en ufak bir negatif duyguda bu çevreyi kapsayan genel hal ne ise kar topundan çığa dönüşüyor hızla. Her baktığım yerde aynı endişeyi, aynı korkuyu görmek yüreğimdeki filin ağırlığını arttırdıkça arttırıyor...
Geçen hafta hayata gözlerini yuman sosyolojinin öncü isimlerinden Zygmunt Bauman röportajlarından birinde: "Esas diyalog sizinle aynı şeylere inanan insanlarla konuşmak değildir. Sosyal medya bize diyalog kurmayı öğretmiyor, çünkü anlaşmazlıktan kaçınmak çok kolay. Ancak insanların çoğu sosyal medyayı bir araya gelmek veya ufuklarını genişletmek için değil, tam tersine, kendilerine kendi seslerinin yankıları olan sesleri duyacakları, kendi yüzlerinin yansıması olan yüzleri görecekleri bir konfor alanı yaratmak için kullanıyor. Sosyal medya çok kullanışlı ve keyifli bir tuzak" diye ifade ediyor... Bu benim için de geçerli, Işid'e katılan, zavallı gençler için de. Herkes kendi sesinin tekrarını duydukça o ses büyüyor,büyüyor, bizi işgal ediyor.
Uygulamalar, sosyal platformlar ve daha onlarca kaynaktan arasında sürekli bir bilgi akışının içindeyiz... Bu akış kendi kendine kalmayı da olduğun yerde olmayı da imkansız hale getiriyor. Kafamız hep başka yerde. Ne zaman 3 kişi bir araya gelip bir masanın etrafında toplansak önce telefonlar konuyor masaya ve sohbet ne kadar derin olursa olsun telefondan gelecek bir "bip" sesine kadar sürüyor... Rastgele kötülüğe engel olamıyoruz; ölüm de Allah'ın emri fakat başka türlü bir yaşamak gerçekten mümkün değil mi?
"Nereye gidersen git bu şehir peşinden gelecek" demiş ya Kavafis; işte onun gibi... Aynı ağlara, aynı çılgın bilgi akışına maruz kaldıkça kaçabilecek hiçbir yerimiz yok... Peki ya ekranları kapatırsak? Sosyal ağlara girmeyip, akıllı telefon kullanmayıp, sadece ev telefonundan arayanlara cevap verip, sadece yüz yüze konuştuğumuz insanlarla ilişkiye girersek nasıl olur..?
Bir gazetede çalışıp gündemden haberdar olmamayı dilemek zor; bir online platformun yöneticisi olup sosyal medyadan uzak kalmak imkansız ama olsun; en azından fikirde, özgürlüğün nerede olduğunu bulabilmek umut verici.
Belki de bu çağın devrimi çevrimdışı olmaya karar veren bir grup insanla başlayacak sanılanın tersine...
YORUMLAR