Aslında her şey yolundaydı
Evlilik dediğin bir sistem. Anne baba evinde otururken çaya, kahveye buluştuğun, tek sorumluluğu adisyonu istemek olan bir ilişki biçimi değil. Her ay ödenmesi gereken bir kira, postacı amcanın bütün hatırasına gölge düşüren faturalar, doldurulmayı bekleyen iki kapılı bir buzdolabı var. Beğensen de eleştirsen de dönme dolap bu. Eğer çayırda çimende çadırda karavanda yaşamaya karar vermediysen, başka türlü bir kazanç kapısı yaratmadıysan dolap döndür diye seni bekliyor. Eğer Bezgin Bekir gibi oturup hiçbir şey yapmıyorsan, biri veya birileri döndürsün diye bekliyorsan günün birinde dönme dolap duruyor, sen de inmek zorunda kalıyorsun.
Bu çark insanı çok zorluyor, öyle ki ne için yaşadığını unutturuyor. Fakat kabul etmek lazım, bazen evlilikleri parasızlık değil çabasızlık bitiriyor. Artık annelerinin bir tanesi olduklarından mı, hiç sorumluluk almadan büyüdüklerinden mi, yoksa kadınların çalışma azimlerini takdir ettiklerinden mi bilinmez, kimi erkekler hiçbir şey yapmadan öylece oturuyor. İş konusu açılınca ya susuyor ya konuyu değiştiriyor.
Kadının kalbi kırılıyor ama ele güne karşı koruyor kocasını. Evde çaktığı iki tane çiviyi, diktiği iki dal çiçeği kakasını lazımlığa yapmaya başlayan çocuğu alkışlar gibi alkışlıyor. Aileler de sağ olsun “Başında bir kocası olsun” diye düşündükleri için hiç ses etmiyor.
Olan kadına oluyor. Çalışmamak bir seçenek değil onun için, niye çalışmasın ki? Çalışmayıp ne yapsın ki? Uğraşıyor, didiniyor. Saçını süpürge ediyor. O susuyor, susuyor da günlerden bir gün saçı isyan ediyor.
İki kişilik hayatı bir kişinin yüklenmesi normal değil. O hayatı sürdürmek için hiçbir şey yapmamak, beklemek, seyretmek normal değil.
Evlilik denen birlik bir eko-sistem. Sürdürmek için çaba harcamak gerekiyor. Evliliği ekonomik açıdan sürdürmek için parmağını kıpırdatmayan kadın hiç duymadım. Ama giderek artan sayıda evliliğin erkeğin çalışmaması yüzünden bittiğini biliyorum. İş bulamaması değil, evi döndürmek için kılını kıpırdatmaması. Ödenmeyen kira, kesilen elektrik erkeğin umurunda değil.
Kadın o zaman sormaya başlıyor: “Ben ne yapıyorum?” “Niye kendimi bu kadar yoruyorum?” “O neden hiçbir şey yapmıyor?” “O kadar çalışıyorum, niçin kendim için hiçbir şey yapamıyorum?”
Bazen evlilikleri parasızlık değil çabasızlık bitiriyor.
Çabasızlık bir yandan da kalp kırıcı bir şey.
Varılan nokta, birinin sayısız kez kırdığı bir kalbi tamir etme şansını artık kaybetmesi.
Saçı süpürge olan kadın kalbini kapatıyor, çünkü soğuyor. Bütün bir hayatın yükünü üzerine bırakan, kurdukları hayatı sürdürmek için çaba harcamayan erkekten soğuyor. Onunla giderek hiçbir şey yapmak istemez hale geliyor. Beraber gülmek, film izlemek, arkadaşların evine gitmek, sohbet etmek, sokakta elele gezmek... Özellikle de bunu yapmak istemiyor kadın. Elele verip hiçbir sorunu çözmeye yanaşmayan erkeğin elinden tutup yürümek istemiyor. Önce bir adım mesafe koyuyor aralarına yolda. Sonra o mesafe açılıyor, yollar da ileride bir yerde ayrılıyor.
Hikâyenin sonunda, kadın için yaşadıkları akıl alır gibi değil. İnsan kurulu düzenini devam ettirmek için nasıl ufacık bir çaba harcamaz? Erkeğinse üzerine düşüneceği fazla bir şey yok, tek diyeceği var. “Aslında her şey yolundaydı.”
YORUMLAR