Mantıklı ilişki mutlu eder mi?
Eğer uzun süre aşkı beklediysek ve kapımızı çalmadıysa, aşkı beklemek yerine, asgari müştereklerde buluştuğumuz kişiyle mi birlikte olmalıyız? Sevecek birine rastlamayınca, bizi sevecek biri karşımıza çıkmayınca, ikisi aynı anda olmayınca ne yapalım? Ne diyelim? “Hiç yoktan iyidir.” “Elde bu var.” “İyi anlaşıyoruz.” “Fena gitmiyor, uyumluyuz.” “Zaten aşk gelip geçici, biraz mantıklı olmak lazım.” “Onun yanında iyi hissediyorum.” Kimsesizlikten iyidir diye biriyle birlikte olunur mu?
Bu sorulara cevap verebilmek için neden bir ilişki istediğimizi bilmeye, aşka neden ihtiyaç duyduğumuz hatırlamaya ve kurduğumuz mantık ilişkisinin bizi ne kadar, nereye kadar tatmin edeceği üzerine düşünmeye ihtiyacımız var.
Bir ilişkimiz olsun istiyoruz. Çünkü birinin varlığından güç alıyoruz. İyiyi de zoru da paylaşacağımız, sevincimize üzüntümüze ortak olacak, sarılıp uyuyacağımız, sıcaklığını hissedeceğimiz birinin varlığıyla daha kolay ayakta duracağımıza inanıyoruz. Bazen karşımıza biri çıkıyor. Bir diyalog başlıyor aramızda. Bu diyalog gelişiyor. Bakıyoruz iyi anlaşıyoruz, onun yanında iyi hissediyoruz, birlikte iyi vakit geçiriyoruz. Onu görünce içimiz titremese de varlığı bize iyi hissettiriyor. Hayalimizdeki kişi olmadığını çok iyi bilmemize rağmen, bir boşluğu doldurduğu için ona hayatımızda yer açıyoruz.
Hayatımızın bu dönemecinde pek dillendirmediğimiz bir muhasebe yapıyoruz. Aşkın gelip geçici, bazen imkânsızı mümkün kılmaya çalışmak olduğunu ve hüsranla sonuçlandığını düşünüyoruz. Zaten bir süre sonra faz değiştirecek, yerini en iyi ihtimalle sevgiye bırakacak bir duyguyu beklerken, bir uyum yakaladığımız kişiyle yaşayacaklarımızı neden ıskalayalım ki? Eğer huzurluysak, dinginsek, birlikte iyi vakit geçiriyorsak, bizi rahatsız etmiyorsa neden devam etmeyelim ki? Hem günümüzde ilişkiler anlaşamamaktan, çatışmaktan bitmiyor mu? Bu uyumu yakaladıysak şanslı olduğumuzu düşünüyoruz.
Peki mantık çerçevesinde kurduğumuz ilişki bize yeter mi? Artmayan, azalmayan, sabit kalp ritmi gibi rutin bir hayat bizi mutlu eder mi? Asılı durduğu yerde rengi atmış çerçevedeki resim gibi hissetmez miyiz? Buluşmadığımız için peşinden koşmadığımız heyecanı, tutkuyu yaşamaya içten içe istek duymaz mıyız? Bu da bizi en az yalnızken ve o duyguyu beklerken olduğumuz kadar mutsuz etmez mi? İtiraf etmeliyiz ki herkesin biraz heyecana ihtiyacı var. İnsan bu dingin ama durağan hayatı yaşayıp giderken bir gün mutlaka heyecan ister. O gün, “Nasıl olsa gelip geçiyor, beklemenin anlamı yok” dediğimiz o duyguya teslim oluruz. Kapıyı çalan aslında aşk olmayabilir, biz ona aşk kostümü giydirebiliriz.
Yalnızlık canımıza tak ettiğinde birinin hayatımıza girmesine izin verebiliriz ama uzun dönemli planlar yapmadan önce belki de kendimize biraz daha zaman tanımalıyız. Belki etrafımıza yeterince bakmadık, belki güvenli çevremizden yeterince uzaklaşmadık. Belki gelmesini bekledik ama ayaklarımızı yerden kesecek heyecanı hiç aramadık. Yıllarca beklediğimiz aşk gelmediği için, yalnızlığı artık kaldıramadığımız için, asgari müştereklerde buluştuğumuz kişiyle bir hayat kurduk diyelim. Peki hayatımız dingin biçimde akıp giderken, heyecan, tutku, aşk, adına ne dersek diyelim, bir gün bizi bulduğunda ne yaparız? Bunu hiç düşündük mü? Bugün hiç de acelesi olmayan bir adım atmadan önce düşünmeye değmez mi?
YORUMLAR