Kadın süslü erkek sevmez

Bir ayağında mavi diğerinde eflatun konvers, salonun ortasında dikilmiş “Hangisi?” diyor. “Hangisi daha iyi duruyor?” “Mavi” cevabıyla yetinmiyor. “Neden mavi?” “Çünkü kotun lacivert, kontrast her zaman iyidir.”


Kot montunu giymiş yakasını bir indirip kaldırıyor. “Böyle mi, yoksa böyle mi?” “Hava sıcak değil mi?” deyince tersleniyor. “Sen bırak havayı, yakasını kaldırınca mı havalı indirince mi, onu söyle.” Duymak istediğini söyleyip mutlu etmeli. “Bence yukarı kaldır.” “Peki kolları?” “Onları da kıvır birer kere.”


“Bekle” diyor. İçeri gidiyor. Elinde iki parfümle dönüyor. Kapaklarını açıp uzatıyor. “Sence hangisi daha etkileyici?” En ağır olanı işaret edince seviniyor. “Ben de öyle düşünmüştüm.”


Evden çıkarken buluşacağı arkadaşı arıyor. Aralarında o akşam hangisinin kaç kadın tavlayacağını konuşuyorlar.


Ertesi gün geceden kalma, yüzünden düşen bin parça mutfakta oturuyor. “Gece nasıl geçti?” sorusuna göz teması kurmadan karşılık veriyor. “Fena değil.” Belli ki ne mavi konversler, ne yakası havaya kalkık kot mont, ne de parfüm işe yaramış.


Ertesi gün yuvarlak, çerçevesiz, siyah güneş gözlüğüyle çıkageliyor. İkide bir takıp çıkarmasından, aynaya bakıp eski gözlüğünü eline almasından anlaşılıyor ki beğenmemiş. Masaya bıraktığı faturada dudak uçurtacak bir rakam yazılı. Gözlük çok pahalı ama karşısındaki ona bakarak rahat rahat makyaj yapar. “Değiştir istersen” deyince kızıyor. “Yakışmadı mı bana?”, “Yoo... Çok yakıştı!”


Aslında ne giyerse daha yakışıklı göründüğünü değil, kadınların nasıl erkeklerden etkilendiklerini, erkekler nasıl oldukları zaman etkilenmediklerini bilmeye ihtiyacı var. Gelgelelim buna ihtiyacı olduğunun farkında değil. Bu yüzden kadın tavlamaya, tavladığı kadınla buluşmaya hep süslenerek gidiyor.


Onlara iltifatlar ediyor ama işte gözleri kalbinin aynası. Karşısındaki, yanındaki kadınla değil, kendiyle ilgili. Aynalara kadınlardan çok bakıyor.


Bilse ki kadın süslü erkek sevmez, başka türlü davranır. Ne var ki onlara dair her şeyi zaten bildiğinden emin. Bu yaşına kadar kaç kadın tanıdığını sayamadığını söylerken gururlanıyor. O ayakkabılarla, kot montla, aynalı gözlüklerle en az iki katı kadın daha tanır ama farkında değil.


Kırkını çoktan devirmiş, ne yazık ki öğrenememiş. Kadın, yeni ayakkabısıyla pantolonundan gözlerini alamayan erkekten rahatsız olur. Yaz günü kot montla dolaşıp yakasını da havaya diken erkeği en iyi ihtimalle komik bulur.


Kadın aynalara değil ona bakan, kendiyle değil onunla ilgilenen erkekten etkilenir.

Temiz pak adam sever, ama etrafına ağır kokular salan erkekten hoşlanmaz. Zaten günlük hayatta kadından en az bir adım önde olmaya çalışan erkeğin baskın çıkmak, fark edilmek için bir de giysi, parfüm gibi enstrümanları –yani kadının kendi enstrümanlarını– kullanmasını antipatik bulur.


Kadının aşkıyla güzel kumaşlar, hoş kokular arasında süslü erkeğin sandığı gibi bir bağ yoktur.


Kadın bir yaştan sonra erkeğin boyuna bosuna değil, kim olduğuna bakar, cilasına değil, kazıdıktan sonra altından çıkana. Âşık olacaksa da o adama âşık olur.


YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.