Elimizi hangi taşın altına sokalım?

Azıcık gazete okuyan bir insansanız, sosyal medyayı bir nebze olsa takip ediyorsanız bu ülkenin gidişatı hakkında bir fikriniz var demektir.


Biraz olsun duyarlı iseniz, ‘memleketin hali’ size de endişe veriyor demektir.


Bugünlerde olan biteni takip eden kimle konuşsam herkes endişeli... Herkes bir tedirgin... Mutsuz... ‘Toplumsal tedirginlik’ diye bir sosyoloji terimi var mı? Yoksa da eklemiş olayım lügata... Çünkü yaşadığımız tam da bu...


Bir yandan siyaset, eğitim, çevre, kültür gibi konulardaki tutarsızlık ve yozlaşmaların oluşturduğu tedirginlikler, bir yandan da ‘Bir daha kaç kez geleceğiz dünyaya?’ duygusunun verdiği boş vermişlik hissi arasında savrulup duruyorum ben. Boş verme hallerim çok uzun sürmüyor, nitekim öyle ya da böyle beni o halden çıkaracak bir gelişme oluyor bu memlekette... Ya bir kadın cinayeti işleniyor ya da bir adam kartopu oynarken öldürülüyor... Mecliste kavga çıkıyor, İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü zihinsel engelli öğrenciler arasında ilahi okuma yarışması düzenliyor, benzine zam geliyor... Çocuklarımı parka götürdüğümde onunla birlikte oynaması gereken yaşta çocuklar selpak satıyor oluyor, vapura bindiğimde Suriyeli bir aile ayağı çıplak boy boy çocuklarıyla yanıma oturuyor. Her zaman her yerde beni sarsıp kendime getirecek bir şeyler oluyor, Yarabbi Şükür.


Ve böyle zamanlarda diyorum ki kendime: Böyle olmaz, elimizi taşın altına sokmalıyız.


Sokmalıyız tabii... Etrafımızda olup bitenlere duyarsız kalamayız. Çünkü insana olmak bunu gerektirir.


Ama sorun, elimizi hangi taşın altına sokacağımız... Çünkü o kadar çok taş var ki, parmaklarımızın sayısını kat kat geçiyor.


Haziran’da seçimler var, gönüllü olalım. Nasıl olalım? Sandık görevlisi olalım. Olalım, sandıklara sahip çıkalım. Üzerlerine yatalım, oyları çaldırmayalım. Peki sonra?..


Eğitimi düzeltelim. Nasıl düzeltelim? Ben kendi çocuğumdan başlamıştım işe, sınıfını düzeltmiştik, ilk sene özel okulları kıskandıracak nitelikte bir sınıf yapmıştık, ertesi sene o okul ortaokula dönüştürüldü. Nasıl yapalım?


Çevremize sahip çıkalım. Nasıl çıkalım? Gezi Parkı’ndaki ‘üç-beş ağaç’ı kurtardık ama kuzey ormanlarını traşladılar al bak yükseliyor üçüncü köprünün ayakları... Üçüncü havaalanı tam gaz ilerliyor, göç yollarının üzerine yapılmışmış yapılmamışmış kimse dinlemiyor. Ama ben çevreyi kirletmiyorum. Yetmez mi? Yetmiyor.


Küçük düşünelim, mahallemize sahip çıkalım. Forumlarda aktif rol alalım, çevremizde olan bitenden haberdar olalım. Olduk. İstanbul Büyük Şehir Belediyesi’nin Moda yapmayı planladığı katlı otoparklara karşı çıktık. İmzalar attık. Vazgeçildi. Şimdi yeniden gündemde... E daha neyi, nasıl yapalım?


Tabii bütün bunları yaparken işimizi yapalım, paramızı kazanalım, çünkü çoluk çocuğumuzun okul masraflarını ödeyelim, ha bir yandan da kendimize vakit ayıralım, nitekim hayat kısa, kuşlar uçuyor, zevk almaya bakalım.


Bu kadar zor olmamalı...

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir sevgili elif, uzun süredir aynı duygu ve düşüncelerdeyim. ne güzel dile getirmişsin.
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.