Sokakların gerçek sahipleri ya da Turgut Uyar’ı yaşatmak…
Hep aynı yerden gökyüzünü seyretmek gibi bir takıntım var. Geçiyorum sahildeki banka. Başımı gökyüzüne çevirip saatlerce seyrediyorum. Benden önce bir başkası oturmuşsa canım sıkılıyor. Kalkıp gidene kadar bekliyorum. Yanına da oturabilirim ama o değil mesele. İnsanları sevmediğim sanılmasın. Tek istediğim, hiç değilse haftada bir gün kendimle kalabilmek. Bunun için de en uygun yer burası.
Bugün şanslıyım. Hem hava güzel, hem de bank boş. Dünyanın hızından benim gibi başı dönenlere de aynı şeyi yapmalarını tavsiye ediyorum. Boş bir bank, hayatınızdaki her şeyi değiştirebilir. İnanmıyorsanız deneyin. Keyifle oturup başımı göğe çeviriyorum. İçimdeki çarklar gevşemeye başlıyor. Dünya da yavaşlıyor. İşte “olmaya” başladım şimdi. Hızından beyaz zannettiğim her şeyin gerçek renkleri ortaya çıkıyor. Daha da yavaş diyorum içimden, daha da…
Durmanın, düşmekle aynı anlama geldiği bir dünyada düşeyazıyorum ama kendime daha yakınım artık. Durunca değişimin hızını yakalayamazsın, diyenlere gülesim geliyor. Bu bank, hep aynı yerde ama etrafındaki her şey, her saniye değişiyor. Yani hepimizden daha çok yakalıyor değişimi. Demek ki bir bank olmak lâzım bazen.
Etrafta insanlar var. Bazıları köpeklerini gezdiriyor. Sahipsiz köpekler de var. Mesela şuradaki hep aynı yerde yatar. Bazen benimle birlikte göğün aynı parçasını seyrettiğini düşünürüm. Konuşabilsek adını soracağım ama… Pek kimseyle yüz göz olmak istemiyor gibi. Çok da ağırbaşlı bir hayvandır. Bir kez olsun ne bir kediyle, ne bir insanla, ne de bir hemcinsiyle dalaştığını görmedim. Bildiğin, saygı uyandırıyor bende. Ama şu az önce önümden geçen öyle değil. Gördüğü her şeye atılıyor. Ona da hak veriyorum. Zamanının ne kadarını sokakta geçirebiliyor ki. İşte şimdi de bir kediyi kovalamaya başladı. Kedi, kaçtığı için mi beyaz acaba, diyorum içimden. Yavaşladığında da beyaz olduğunu görünce hoşuma gidiyor. Daha önce onu buralarda hiç görmedim.
Bizim sokakta da var buna benzer bir tane. O da benim gibi takıntılı. Sokağın hep aynı yerinde, başını göğe çevirmiş öylece bakıyor. Kar yağıyor, yağmur yağıyor, o ara kayboluyor, sonra kirlenip geri dönüyor, kendini yalayıp pamuk gibi oluyor ama hep aynı yerde. Seversem hiç nazlanmıyor. Ben de sık sık seviyorum. Hatta arada, birlikte bakıyoruz gökyüzüne. Aynı dili konuşmuyoruz ama bu, anlaşamadığımız anlamına gelmiyor. Sokağımızın sakinleri de benimsemiş onu. Önünde daima dolu bir yiyecek ve su kabı var. Kimi zaman yatışını kıskanıyorum. Yattığı yerden sokağa öyle bir bakıyor ki, bunca yıldır aynı sokakta oturan ben, onun kadar sokağın sakini ve sahibi hissetmiyorum kendimi. Ama bir yandan da onun sokağın gerçek sahibi olduğunu düşünüyorum. Bizler evlerin sahibiyiz. Kendimizi içindeyken daha güvende hissediyoruz. Sokaklarsa tekinsiz bizim için. Hatta belli bir saatten sonra kendi sokağımız bile. Bir de arabaların sahibiyiz. Büyüklüğü, markası ve özellikleri falan güven telkin ediyor bize. Sonra da onlar bizim sahibimiz oluyor. Sahip olduğumuzu zannettiğimiz işlerimizeyse gülüp geçiyorum.
Aslında banka oturduğumdan beri göğe bakma duraklarından bahsediyorum. Kendiminkinden, sahildeki köpeğin ve sokağımdaki kedininkinden. Turgut Uyar’ın “Göğe Bakma Durağı” adlı şiirinden atıfla. Bir süredir adının Edirnekapı’da bir sokağa verilmesi için bir kampanya yürütülüyor.
İstanbul, ki birbirinden güzel sokak adlarıyla maruftur, keşke her sokağına adını verebileceğimiz kadar şairimiz olsa. Sonucu merakla bekliyorum. Farz edelim ki, verilmedi. Ne çıkar. İçimdeki sokaklardan birinin adıdır zaten Turgut Uyar. Her sabah o sokaktaki Göğe Bakma Durağı’ndan otobüse binip dönmeyeceğim bir yere giderim.
Sizin içinizde de kim bilir ne sokaklar gizli adı bir şairle anılan. Haberi duyduğum günden beri bir soru var aklımda. Turgut Uyar, adının bir sokağa verilmesine gönül indirir miydi? Ya da şöyle sormalıyım aslında. Kendi adımız yerine gerçek sahiplerinin adlarıyla ansak sokakları? Mesela ben oturduğum sokağa “Göğe Bakan Kedi Sokak” demek istiyorum bundan sonra. Sahildeki bankın oraya da “Mesafeli Köpek Sokak” diyeceğim. Öyleyse durmayalım. Göğe bakma duraklarından göğe bakalım. Her sokağa onun gerçek sahibinin adına yaraşır bir ad bulmaya çalışalım. Benden çok daha güzel adlar bulacağınıza eminim. Şairler, kelimelerle oynadığınız sürece yaşarlar. Adları bir sokağa verildiğinde değil.
YORUMLAR