Demokrasi daüs“sıla”sı
Demokrasi rüzgârımız önüne geleni kasıp kavurmaya devam ediyor. Demokrasi nöbetine virgüldü, noktaydı derken 14 Ağustos itibariyle AKP’nin kuruluşunun 15. yılını idrak etmiş bulunuyoruz ve meydanlar yine miting alanı. İleri demokrasimizin darbe girişimiyle taçlanan ultra modelinin son kurbanı ise pop şarkıcısı Sıla. Şimdilik, HDP hariç, muhalefetle can ciğer kuzu sarması olan iktidar, düşmansız varolamama konsepti üzerinden yine kendine bir muhatap yarattı. Ertuğrul Özkök gibi “Sıla’cığım şimdi sen kenara çekil, ben konuşacağım bu erkek takımıyla.” demenin gereği yok. Katılırsınız ya da katılmazsınız ama Sıla kendi gerekçelerini yaptığı basın duyusuyla açıkladı. Mesele bu kadar basit aslında.
7 Ağustos Demokrasi ve Şehitler Mitingi öncesi KONDA’nın yaptığı bir araştırma var. “Demokrasi nöbeti” katılımcılarının yüzde 84’ünün AKP seçmeni olduğunu söylüyor. Basit bir mantıkla mitinge katılımın da bu kitle içinden olacağı öngörülebilir. Zira Kemal Kılıçdaroğlu’nun yuhalanması da kitlenin yoğunluğunun ne yönde olduğu hakkında bize bir fikir veriyor. E öyleyse yapılan mitinge katılmama düşüncesinde olan milyonların varlığından söz edebiliriz. Bu durum, mitinge katılmayanların darbeci ya da darbe destekçisi olduğu ve hayatını kaybeden ve yaralanan insanlar için üzülmediği anlamına gelmez. Bir mitinge katılmamak, en basit haliyle bir mitinge katılmamak anlamına gelir. Bu memlekette desteklediği siyasi partinin bir tek mitingine bile gitmeden oy kullanan insanlar var. Buna AKP seçmeni de dahil.
Basit bir aynı fikirde olmama durumunu “Artık Feto sana iş bulur” noktasına getiren Melih Gökçek de başka bir tartışma konusu. Örgüt için “FETÖ 14 Ağustos'ta Marmara'da bir deprem planlıyor”, Fetullah Gülen için “Bu işleri üç harflilerle yapıyor” açıklamalarından sonra Sıla’ya dair söyledikleri hafif kalsa da, işgüzarlık demek için yeterli.
Sıla’nın açıklaması en basit tabiriyle özlenen demokrasi standartları içinde bir açıklamadır ve sadece muhatabını değil, demokrasiye inanan herkesi bağlar. Geçelim bunları. AKP’nin 15. yılında konuşulacak çok daha önemli konular var. Mesela nasıl bir demokrasi istiyoruz? Bu konuda Cemil Çiçek’in yaptığı açıklamaları değerlendirmekte yarar var. “Bu yapı, 70’lı yıllardan beri var olan bir yapı. Bunların bu noktaya gelmesinde hepimizin günahı, vebali var. Belki benim vebalim yüzde 90, başkasının yüzde 5, yüzde 1; ama yüzde 1 bile zehirlemek için yeterlidir unutmayın” diyor. İşte asıl bu vebali olanlar her türlü demokrasinin önündeki engellerdir. Vakti zamanında Bülent Arınç’ın dediği gibi Türkiye bağırsaklarını temizleyecekse önce yüzde 1 bile olsa vebali olanlardan başlanmalı.
YORUMLAR