Bütün mümkünlerin kıyısında ya da pozitif ayrımcılığın böylesi!

“Bütün mümkünlerin kıyısında…” diye başlar Turgut Uyar “Tütünler Islak” kitabına. Bazen benim her hafta gelip oturduğum bankı bilip de söylemiş gibi gelir bana. Koskoca şair. Bir şeyi bilmemesi ya da daha da önemlisi sezmemesi mümkün müdür. Değildir elbet. Hatta zaman zaman beni gördüğünü de düşünürüm. Çünkü tüm şairlerin ruhları da bütün mümkünlerin kıyısında dolaşır. İçinde ya da dışında değil.


Bugün nedense ütopyalar geliyor aklıma. Kıyıdan uzaklara bakıyorum. Oralarda yaşayan insanları düşünüyorum. Hepsinin mümkün olmasını istediği hayalleri var. Bazıları bunu gerçekleştirmek için uğraşıyor, bazıları da sadece düşünmekle yetiniyor. Gerçekleştirenlere ne mutlu. Gerçekleştiremeyenleriyse daha yakın buluyorum kendime. Çünkü öyle ya da böyle, hayalperestlik ve aylaklık da az buz iş değil. En azından daha geniş bir bakış açısı istiyor.


Bu noktada bir şey takılıyor hep aklıma. Karşı kıyının insanları ütopyalarını önce mümkün kılıp sonra bir bir gerçekleştirirken diğer kıyıları da düşünüyorlar mı acaba?


Ya da kendi hayallerinin başkalarının kâbusu olduğunu? Ütopya diye hayal etiklerinin diğerleri için distopya (kara ütopya) anlamına geldiğini? Bu konuda kötümserim.


Okuduğum günden beri aklımdan çıkmayan bir haber, her dakika ortak bir gelecek yaratma konusunda ne kadar da safdil olduğumu bir kez daha vuruyor yüzüme:

Çalışanlarının tümünün kadın olduğu bir hastane! Kulağa ne kadar hoş geliyor değil mi? Pozitif ayrımcılık falan. Hele bir erkek için, tüm hastanenin iyilik melekleriyle dolu olduğu bile düşünülebilir. Hastaneyi açanlar da öyle söylüyor zaten. Hastalarımızın çoğu erkek, diyorlar. Ama asıl amacımız, kadın hastaların kendilerini daha rahat hissetmelerini sağlamak, diyorlar.


Dünyada doktor ve personelinin tamamen kadın olduğu başka bir hastane yok, diyorlar. Genel cerrahi, kulak-burun-boğaz, dahiliye, diş gibi alanlarda da hizmet veriyoruz ama, diyorlar. Sorun da o ama da işte. Çünkü asıl hizmet verdikleri alan, kadın doğum ve çocuk hastalıkları. İnsan, personel de dahil tüm doktorlar kadın olunca, ister istemez şöyle bir soru soruyor: Pipili yavrucaklar nasıl muayene ediliyor acaba?


Niyet okumayı sevmem. Çünkü insana inanırım. Biri bana, söylediklerim, gerçek düşüncelerimdir, derse ona inanmaktan başka bir şey gelmez elimden. Ama bu kez, istesem de yapamıyorum.


Yukarda dedim ya, bugün nedense ütopyalar geliyor aklıma diye. İşte bahsettiğim haberden sonra şöyle bir ütopya canlanıyor hayalimde. Bu bankta oturduğum günlerden birinde yanıma oturan birinden mi dinlemiştim, yoksa bankımla zamanda yolculuk yapabildiğim için yüzyıllarca önce sohbet ettiğim biri mi anlatmıştı, şimdi hatırlamıyorum. Ama dikkate değer. Ak ütopya mı, yoksa kara ütopya mı siz karar verin ve bırakalım, bütün mümkünlerin kıyılarında sadece şairler dolaşsın.


Politikacılar, fırsatçılar, dalkavuklar, kraldan çok kralcılar, ben yaptım olducular, bu memleket babamın çiftliğiciler, yiyin efendiler yiyinciler, goygoycular ve şakşakçılar değil.


“Bir gün, kadınlara kadın hekimler, erkeklere erkek hekimler hizmet verecek.


Bir gün kadınlara dişi, erkeklere erkek mikroplar musallat olacak.


Bir gün bütün şehirler kadınlar ve erkekler olarak ikiye ayrılacak.


Bir gün cinsellik ölecek ve evli çiftler sadece çocuk yapmak için bir araya gelecek.


Bir gün kadın ve erkeğin birbirinden nefret etmesi için çocukların bir arada bulunduğu okullarda “Karşı cinsten nefret” dersi zorunlu olarak okutulacak.


Bir gün resim-heykel, müzik, edebiyat, sinema, tiyatro, dans ve mimari, kadın ve erkek olarak ikiye ayrılacak, ortaya çıkan sanat eserlerinin(!) hiçbirinde karşı cinsi çağrıştıran bir unsur olmayacak.


Bir gün kadın şehirlerinde salatalık, patlıcan, kabak gibi dikey yiyecekler, erkek şehirlerinde şeftali, ayva, kestane gibi şehvet uyandıran yiyecekler yetiştirilmeyecek.


Bir gün, kadınlar ve erkekler bölünerek çoğalacaklar.


Bir gün, erkekler erkek evcil hayvan, kadınlar dişi evcil hayvan besleyecek.


Bir gün, kadınların erkek çocuk doğurması caiz olmaktan çıkacak.


Bir gün helal bisiklet üretilecek (Bu gerçekleşti).


Bir gün kadınların oturmaları, popolarının oturdukları yerle münasebeti yüzünden yasaklanacak.


Bir gün but, baldır, göğüs, boyun, sırt, kuyruk yağı gibi kasap terimleri kullanılmayacak ve yerine yenileri konamadığı için insanlar “yarım kilo şundan, yarım kilo da bundan” diyerek iş görmeye çalışacaklar (Bunun eli kulağında).


Bir gün erkekler erkek kanseri, kadınlar kadın kanseri olacak ve ilgili hastalığa ilgili cinsiyet bakacak (Şimdilik kanser türlerinin bazıları sadece kadında ya da erkekte görülse de hastalığın kendisi bir cinsiyete sahip değil).


Bir gün kadınların ve erkeklerin aynaya bakmaları yasaklanacak. Çünkü kendi bedenlerindeki herhangi bir uzuv ya da bölgeyi görmelerinin karşı cinsi çağrıştırmasından korkulacak.


Bir gün bütün çocuklar zıbınla doğacak. Ama zıbın da fazlasıyla dar bulunduğu için daha bol bir zıbınla doğmaları için çalışan enstitüler kurulacak.


Bir gün dünyaya yuvarlak desek erkekler, düz desek kadınlar tahrik olacak, düşüncesi, yeni geometrik formların doğmasına yol açacak.


Bir gün alfabedeki aşırı yuvarlak (o,ö gibi) ve aşırı dikey (l, f, ı, i gibi) harfler cinsellik çağrıştırdığı için çıkarılacak ve ihtiyaç halinde kullanılması için, yerlerine her ay

Edepli Harfler Kurulu bir harf belirleyecek…”


Sizin de bunlara benzer ak ya da kara ütopyalarınız varsa yorum bölümünde paylaşabilirsiniz. Bakalım nasıl bir gelecek tasavvurunuz var.

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.