Kelime ve Yalnızlık!
Şimdi içimde bir burukluk. Ne zaman gelip yerleşti bilmiyorum. Acının bile büyüğünü hayal ederdim bir zamanlar. Henüz bir acı tatmamışken. Sonra bir gün tattım da ne oldu. Hiç. Hiçbir acı kalıcı değil. İstediğin kadar yaşatmaya çalış. Ama yokluk? Yokluğu?
Bazen ağlamaklı oluyorum. Bir hıçkırık gibi geliyor. Gözlerimde gözyaşına öykünen hafif bir sulanma. Sonrası? Sonrası; ona ağlamak güzeldi mesela. Onun için değil, ona ağlamak. Çok az şey çaresizlik kadar gerçek duygularına yaklaştırır insanı. Belki de o yüzden bütün yolları kapattık. Bunu hak etmedim derdim ağlarken. Tatlı çaresizlik. Sonra o da ağlamaya başlardı. Eğer sevgiliysen ağlamak bulaşıcıdır. Bu kez ağlayarak ona haksızlık ettiğimi düşünürdüm. Neden hep hak etmek üzerinden yaşamışım her şeyi? Aşk bir terazi değil ki, verdiğin kadar alıp dengede tutasın. Peki ya benim yaptığım haksızlıklar?
Soldurdum onu. Sonunda kendim de soldum. Zor değildi yaşatmak. İstesem bana dönmüş yüzünü ışığa boğabilirdim. Güneş yerine bana. Ama kendi karanlığıma boğdum. Karanlığımın içinde bir ışık aradı. İnatla. Bana inancıyla. Bulmasını engelledim. Oysa biliyordum onun ışığın ta kendisi olduğunu. Sustum. Şimdi de kalkmış, haksızlıktan bahsediyorum.
Bazen görüşüyoruz. Hayır, oturduğum bu bankta değil. Yüzüme bakıyor. Ne aradığını bilmiyorum. Ama yine de vermek istiyorum aradığı şeyi. Söyleyecek sözümüz kalmamış. Suskunluk ikimizin de sığınağı. Ellerim kaskatı kesiliyor yanında. Bir dokunsam? Birbirimize verecek bir şeyimiz kaldı mı ki artık.
Başını bana yaslıyor. Devrilmemek için. Bana; dünyayı ayaklarının altından çeken adama. İçimden binlerce kez özür diliyorum. Keşke yalnızca bunun için sevseydi beni.
Omuzum da yanağının sıcaklığı. Her şeye rağmen sıcak. Ben de yaslıyorum yanağımı saçlarına. Mağrurdum ya ben bir zamanlar. Hani erkektim ya. Nerede şimdi o adam? Kalkıp gitse yanımdan. Yokluğunun saçlarına yaslayabilir miyim yanağımı?
Zaman geçip gitmiş. Şimdi dilimde paslı demir kapıların suskunluğu. Kelimelere inanırdım eskiden. Meğer söyleyenle değil dinleyenle var olurmuş kelimeler. Öyleyse…
Acı yoksa bu bank var. Bu bank varsa o var. O varsa yokluğu var. Yokluğu varsa suskunluk var. Gelip oturuyorum. Önümden akan denize, üstümden geçen buluta sustukça susuyorum. Çünkü o gün bugündür kelime yoksa ve yalnızlık varsa, o gün bugündür ben yokum…
YORUMLAR