Ayrılık Güncesi:Bekleyişe...
Evdesin. Öylece duruyorsun. İçinden hiçbir şey yapmak gelmiyor. Aslında kötü olduğun söylenemez. Zamanın en iyi ilaç olduğu klişesine yaslanmışsın ve iyi olduğunu düşünmeye çalışıyorsun. Geçecek. Hatta geçiyor. Geçmeli de. Yoksa nasıl olacak bu işler. Sen istemediğin sürece kimse seni öldüremez.
Öyleyse yaşamak lâzım. Kelimenin gerçek anlamıyla yaşamak. Yani canlı bir organizma olarak hayatta kalmak. Kulağa hoş geliyor. Bütün yaşadıklarının sanki seninle hiç ilgisi yokmuş gibi. İşte şimdi bir iyimserlik yayılmaya başladı içine. Neredeyse eski özgüvenine kavuşmak üzeresin. Öyle ya, omuzların düşmüştü o gittiğinde. Kim hatırlatacaktı bundan sonra sana bir erkek olduğunu. Öyle bir şeye ihtiyacın yok artık. Hatta kalkıp bir plan bile yapabilirsin bu gece. Nicedir buluşmak isteyen dostların vardı. Seni hiç anlamayacaklarını düşünüyordun. Hatta buna rağmen birkaç kez anlatmayı denemiştin. Anlamadılar. Ne çıkar? Bu gece de anlatmayıverirsin.
E öyleyse hazırlanmak lâzım. Seni şu atalet duygusundan kurtaracak temiz bir duş almak. Aynanın karşısına geçip dişlerini fırçalarken yansıyan adama hatırını sormak. Gülümsüyorsun değil mi o unutulmuş diş fırçasını gördüğünde. Eskisi gibi içini acıtmıyor artık varlığı. İstediği kadar diretsin. Ya olur olmaz yerlerden çıkan saç telleri? Kokusunu getirmiyor ne zamandır, farkındasın. Sakallarını bile kesebilirsin belki bugün. Neden olmasın. Haydi, sadece ufak bir hareket. Sonra bir adım. Ve sonra bir tane daha…
Sen bunları düşünürken kapı çalıyor. O an bir tek şey geliyor aklına. Her şey yerle bir oluyor. Mantıksız bir düşünce ama her şeyden daha güçlü. Sanki aylardır zilin çalmasını bekliyordun. O mu geldi dersin? Hayır, gelmez. Ya geldiyse? Niye gelsin ki? Ama ya geldiyse? Kapıyı garip bir korkuyla açıyorsun. Daha çok umuda benzeyen. Kimse yok. Kim o, diyorsun merdiven boşluğuna. Sessizlik. Pencereye koşuyorsun. Belki içeri girmeye çekinmiştir de seni aşağıya çağıracaktır. Hiçbir şeye olmasa bile dostluğuna ihtiyacı vardır. Ne de olsa bunca yıllık hukukunuz var.
Görünürde kimse yok. Boşuna sesleniyorsun. Duymamış olabilir mi? Evet, belki de. O yüzden sokağın sonuna varmıştır şimdi. Göğe bakan kediyi sevip oradan bir taksiye atlayacaktır. Koş! Kapıdan dışarı fırlıyorsun. Ardında bıraktığın gürültüyü umursamadan. Daha hızlı koşarsan belki yetişebilirsin. Şu köşede dikilen o olabilir mi? Hayır. Evet, o. Biraz kilo almış sanki. Bir taksi duruyor ve sonra hareket ediyor. Köşeye vardığında çoktan gözden kaybolmuş. Gerçekten o olabilir mi? Niye olsun ki. Peki zilin çaldığına emin misin bu gece?
Geri dönüyorsun. Az önce yanından koşarak geçtiğin kedi sana alınmış mıdır? Sevmek lâzım öyleyse. Bir sana, bir gökyüzüne bakıyor sen onu severken. Gece. Gökyüzü karanlık. Sonunda kendi kendine de konuşmaya başladın. Umut işkenceyi uzatır, diyorsun eve varana kadar. Umut işkenceyi uzatır. Omuzların düşmüş, başın önde. Eve vardığında kapıda kalıyorsun eviçi giysilerinle. Umursamadığın o ses, ardından kapanan kapının sesiydi. Kendi kapının eşiğine yaslanıp oturuyorsun.
Dilinde yine aynı cümle: Umut, diyorsun. Sadece işkenceyi uzatır.
YORUMLAR