Suskunun içsesi
Dünyanın yaratılmasından hemen önceki andasın. Tüm diller tutulmuş. Tanrı’nın açılış konuşması yapması bekleniyor. Dünya, yaratıldı yaratılacak. Nedense bir tek sen memnun değilsin. Yaratılıştan önceki yaşamından da memnun değildin. Tanrı’ya haksızlık etmiyor musun biraz?
Bırak şimdi, boş ver.
Peki.
… Büyük bir ormandasın. Yalnız olmadığını biliyorsun. Her yerde gözler. Patlamak üzere olan bir suskunluk. Yönünü kestirmeye çalışıyorsun. Sadece tek bir yerden sızıyor günışığı. Asla ulaşamayacağın bir yerden. Yine de elini uzatıyorsun. O sırada zemin içine çekmeye başlıyor seni. Yavaş yavaş. Onlar, sabırla geceyi bekliyorlar ve güneş neredeyse batmak üzere. Zemin seni tamamen yuttuğunda kurtulmuş olacaksın. Değmez mi?
Saçmalama!
Peki.
… Bir ölüsün. Toprağın altında gözlerin açık. Hiç tanımadığın bir dünyaya bakıyorsun garipseyerek. Ölüme uyandın, farkında mısın? Küçük çıtırtılar başladı. Toprak kıpırdıyor. Bir şeyler olacak. Ama önce…
Sus diyorum sana.
Peki.
… Hiç bilmediğin bir yerdesin. İnsanlar etrafında toplanmış, sana bakıyorlar. Dillerini bilmiyorsun. Onlar da seninkini. İçlerinden biri konuşmaya başlıyor. Homurdanmalar bir gerginlik yaratıyor üzerinde. Kaçman gerektiğini düşünüyorsun. Ama nasıl? Belki de konuşmayı denemelisin. Üzerine geliyorlar. İşaretlerle anlaşmaya çalışıyorsun. Beden diliyle. Onu da anlamıyorlar. Çaresizce, daralan çemberin boşluklarını arıyorsun. Boşuna. Öylesine kalabalıklar ki…
Kapa çeneni! Lütfen!
Peki.
… Ağlayarak uyanıyorsun. Her yer zifiri karanlık. Gözlerin kapalı mı yoksa açık mı anlayamıyorsun. Sadece ıslaklar. Yataktan kalkmaya çalışıyorsun. Ama yorgan öylesine ağır ki. Bir atabilsen üstünden. Bir açabilsen ışığı. İşte başardın. Attın üstünden yorganı. Yön duygunu kaybetmediysen eğer, düğme tam da elinin altında olmalı şimdi. Haydi aç. İşte başardın. Her yer ışıkla doldu bir anda. Öyleyse neden hiçbir şey göremiyorsun?
Sus diyorum sana, yalvarırım sus!
Peki.
… Ölmek üzeresin. Karın ve çocukların yatağın başında toplanmış, ağlıyorlar. Yine de mutlusun. Hepsini son kez de olsa bir arada gördün. Artık rahatça ölebilirsin. Karın yanına geliyor. Şefkatle kulağına eğilip daha önce hiç duymadığın bir sesle; “Ömrüm boyunca beni çok mutlu ettin.” diyor. “Ama bağışla. Senden hiç çocuğum olsun istemedim.” Ölebilir misin?
Sus, sus, sus!
Ama sen sustuğun sürece…
Sus dedim sana. Ne senin ne de kendimin sesini duymak istiyorum.
Peki.
… Susmaya karar verdiğin günü hatırlıyor musun?..
YORUMLAR