Serviler, sis ve hiç

Ölümün olduğu yerde sadece serviler mağrurdur. Dimdik uzanırlar gökyüzüne. Babil Kulesi’ni lanetleyen Tanrı, bir tek ağaçlara bahşetmiştir göğe uzanma hakkını. O yüzden ağaç deyip geçmemek lâzım.



Bunları bir mezarlıkta düşünüyorum. Her taraf servilerle dolu. Az ötemde insanlar. İçlerinden biri çok üzgün. Geçmişte de üzüldüğü zamanlar oldu. Dinledim. Elimden geldiğince derdine ortak olmaya çalıştım. Ama bu defa başka. Şimdi artık dinlemek de konuşmak da susmak da saçmalık.


Var oluş da başlı başına bir saçmalık. Ben varım ve şu an dostum acı çekerken hiçbir şey yapamıyorum. Kimse bir şey yapamıyor. Ölümün olduğu yerde varlık, hiçten ve hiçlikten başka bir şey değil.


Servilerin ucu, sisler içinde. Hava soğuk. Sis, gittikçe alçalıyor. Doğar doğmaz da böyle bir sis çöküyor üzerimize. Daha doğrusu sisler içine doğuyoruz. Arayıp bulduğumuz her şey el yordamıyla. Aslında istediğimize değil, bulduğumuza tutunuyoruz. Bazen mutluluk oluyor bunun adı. Bazen hüzün. Bazen acı. Sis tedirginliği korku da yaratıyor içimizde. Kimimiz hırsla bir güven çemberi yaratıyor etrafında. Sisin içindeki her şeyi kendinin kılmaya çalışıyor. Kimimiz olduğu yerde kalıp yazgısına teslim oluyor. İyi ya da kötü tarafından bulunmak üzere. Kimimizse öylesine dolaşıyor, bir kere gelmiş bulunduk edasıyla. Bulmak ya da bulamamak arasında bir fark yok onlar için. Ama günü gelip sis kalktığında, bütün var oluş şekilleri anlamını yitiriyor. Kendi var oluşunun mağrurluğundan başı dönenler bir anda gerçekle yüzleşiyor. Ve bu gerçeğin karşısında boyun eğmemek mümkün değil.


İnsanlar sisler içinde. Dudaklar dualar için kıpırdanıyor. Eller, iyimserlikle küreği yanındakine devrediyor. Bir tek çocuklar, sadece onlar bozuyor sessizliği. Yeni kazılmış toprağı sulamak için birbirleriyle yarışıyorlar. Ne kadar koparırlarsa kâr. Ne kadar koparırlarsa o kadar iyi görecekler sisin içinde.


Servileri düşünüyorum. Tanrı’ya uzanan sevgili ağaçları. Dimdik. Mağrur. Uçları sisler, kökleri toprak içinde. Ey köksüz insanoğlu! Başını istediğin kadar dik tut. Sesin istediğin kadar gür çıksın. Sisler içindeki her şeyi istediğin kadar kendinin kıl. Olup olacağın şu servilere toprak olmak sadece.


Mezarlıktan çıkıyoruz. Ayrılık vakti. Herkes sisin içinde kayboluyor. Ben de bir yön seçiyorum kendime. Bir diğerinden farkı olmayan. Hava soğuk. Yalnız yürüyorum. Aklımda bir cümle döneniyor: İnsan yalnızken çok üşüyor.



YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.