Uzaktan gelen ses
Kalkasın yok yataktan. Başında yapışkan bir ağrı. Katlanamadığın bir düşünce gibi. Seni gittikçe aşağı çekiyor. Doğruluyorsun. Bastığın yerde bir çift terlik. Akşam nerede bıraktıysan orada. Yalın ayak gezme demişti sana yıllar önce. Her defasında farklı bir tepki vermiştin. Bana bir şey olmaz, dede miyim ben, babam niye giymiyor, seninkiler nerede, yerler soğuk değil… Şimdi başucundalar işte ve artık bambaşka bir şeyi imliyorlar. Usulca geçiriyorsun ayağına. Banyoda bir adamla göz göze geliyorsun. Yüzünde küfredermiş gibi bir bakış. Ciddiye alma onu. Daha ne kadar zarar verebilir ki sana?
Bugün canın kahvaltı yapmak istemiyor. Dün de istemiyordu. Ondan önce de. Sabahları sevdiğin zamanlar vardı. Odanda uyurken kulağına mutfaktan sesler gelirdi. Bardaklara konan çay kaşıkları, fokurdayan çaydanlık, açılıp kapanan musluk… Sonra kapın açılırdı. Gelenin kim olduğunu bildiğin halde gözlerini açmazdın. Üstelesin isterdin. Haydi ama, desin. Üstünden yorganı çeksin.
Şimdi sevmiyorsun. Çünkü her gece bir daha uyanmamak için yatağa giriyorsun. Neden böyle bir adam oldun sen? Mavi eksikliğinden olabilir mi? Ya da sadece mavi eksikliğinden mi?
Salona geçiyorsun. Kitaplar ve televizyon sana bakıyor. Her kitap bir yalnızlık hikâyesi değil mi? Okuru ya da yazarı olman neyi değiştirir ki! Öyleyse televizyonu aç. Birkaç reklam seyret. Güzel annelerle yakışıklı babalardan feyz al, hayatta nasıl daha mutlu ve daha başarılı olacağına dair.
Bütün kanallarda aynı şey. Oysa senin anneni hatırlamaya ihtiyacın yok ki. Telefon ediyorsun. Dün de konuşmuştunuz. Onca çaba ve zorlukla seni büyüttüğü halde dünyanın güzelliklerinden bahsetmişti sana. Üstelik inandırmıştı da. Şimdi de inanmaya ihtiyacın var.
Kimin sesi daha uzak? Tabii ki senin. Konuşuyor. Sesi akşam rüzgârında titreyen bir çiçek gibi. Rengi mavi mi? Evet mavi. O konuştukça sen şöyle bir hayatına bakıyorsun onun sesi üstünden. Yapılacak ne çok şey var. Kapatıyorsun telefonu. Yine inandırdı. Terliklerini sürüyerek mutfağa gidiyorsun. Ocağa çay suyu koyuyorsun. Az sonra çaydanlık fokurdamaya başlıyor. Tüten ne? Buhar mı, annene duyduğun özlem mi?
Anneme...
YORUMLAR