Annesinin kızı mı yoksa babasının kızı mı?
Bir arkadaşım durduk yerde sordu: “Ladin annesinin kızı mı babasının kızı mı?” Düşünmeden cevapladım: “Annesinin kızı”. “Ne kadar şanslısın” dedi. Derken yüzü düştü. Karşımda, bir oğlan çocuğu babası, kalbi kırık bir adam vardı.
Anne çocuk, baba çocuk ilişkisi de nihayetinde bir insan ilişkisi. İçine doğduğumuz aildenden de kendi kurduğumuz aileden de iyi biliriz ki çocuk anne ve babasını her ne olursa olsun çok sever ama yine de onlardan birine daha yakın durur. Biz de bu duruma ya “annesinin kızı”, ya “babasının kızı” der güler geçeriz.
Birden fazla çocuk olursa o çocuklar genelde anne baba arasında bilmeden pay edilir. Çocuklardan biri hep biraz daha anasının oğlu ötekisi hep biraz daha babasının kızıdır. Bu belki de hayatın doğal denge oluşturma çabası, ihtiyaçtan doğan bir iş bölümüdür. Kim bilir?
Tek çocuklu ailelerde de durum pek farklı değildir. Çocuk, hep birinizden birinizin sanki biraz daha fazla çocuğudur.
Çocuklar bizim de olsalar çok farklı insanlar olarak doğarlar. Çok çocuklu ailelerde bir annenin bir çocuğuna diğerinden daha çok meyletmesi doğal olabilir. Nihayetinde iki farklı insandan biri, sizin için daha fazla yakınlık kurabileceğiniz karakterde bir insan oluyor olabilir. Bu kuşkusuz çocukların anne ya da babaya yakınlaşması için de geçerli.
Her şeyde olduğu gibi bunda da doğalca akıp gitmeyen bir şeyler olduğunu gene de biliriz. Yaralayan yaralayıcı, yaralanmışlıklardan kaynaklı, hesap sorucu, bazen intikam alıcı bir şeyler...
Çocuklar, hiç istemesek de ailede karı koca arasındaki ilişkinin aktörleri oluverirler. Bazen onları birbirimize karşı kullanırız. Üzerlerinden hesaplaşmalar yaşanır. Yalnızlıklar giderilir. Bir erkeğin ya da kadının doldurması gereken boşluğa yama gibi onları tıkarız. İlişkiler biter, kalpler kırılır. Tamirini onların üzerinden yapmaya kalkarız.
Etrafıma bakıyorum. Bizim yetiştiğimiz jenerasyonda ne çok annesinin kızı ya da oğlu olan var. Ve ne çok bir aile içinde ama yalnız baba. Şu anda altmışlarını süren, çoluk çocuk eş sahibi ama yanlız adamlar…
Kızını ya da oğlunu, kadın erkek ilişkisinin bıraktığı boşluğa yamamış altmışlarını süren ne çok kadın var. Kızgın ve mutsuzlar. Boşanma adeti yokmuş, imkanlar el vermemiş, belki akıllarına bile gelmemiş. Boşanamamışlar. Boşanmamak, çekip gidilmeyeceği anlamına gelmiyor. Adamların gözünün içine bakarak aynı evin içinde çekip gitmişler. Yanlarında çocuklarını da götürmüşler.
Şimdi o adamlar o evlerde, dış kapının mandalı gibi koltuğun ucunda eğreti oturuyorlar.
Bizim anne baba olduğumuz jenerasyonda bu durum bana göre nispeten daha az ya da çocuk paylaşımı anne baba arasında nisbeten daha dengeli.
Ama yok değil, var hem de çok. Tıpkı benim arkadaşımda olduğu gibi.
Bazen ise biz anneler çok masum nedenlerle babayla çocuğun arasına gireriz. Baba çocuk ilişkisi ülkemizde zaten çok kırılgandır. Zira, evimizdeki babaların kendi babaları genelde çok iyi örnekler değildir. Sevgi, ilgi, doğru beslenme, uyku vakti, iyi eğitim adına zaten zor filizlenen bu ilişkinin köküne kibrit suyu dökmeye başlarız.
Babalar ise bunun tam tersini yapar: “Ben ne yapayım çocuk annesini istiyor”.
Ebeveyn olmanın ağır iş yükünü anneye yıkacağım derken, bir bakarlar ki bir ailenin içinde tek başlarınalar.
Bana göre çocuğun, annenin kızı olmasının şanslı bir tarafı yok. Hem de kimse için. Herşeyde olduğu gibi çocuk bunda da bir denge, bir ahenk ister. Nihayetinde, anne ya da babadan birinin daha fazla çocuğu olmak, diğerinin daha az olmak anlamına gelir. Bu da çocuk kalbini derinden yaralar.
Ebeveyn olmanın en iyi yolu iki kişi olmaktır. Bir çocuğun annesinin kızı olması, ebeveyinlik büyük yükünün annede olduğu anlamına gelir ki bu duruma şans demek zordur.
Siz bir boşluk yaratır, bir geri adım atarsanız genelde birçok baba bu boşluğu dolduracaktır. Bir çocuğun babasıyla yakınlaşmasını sağlamaktan daha iyi bir annelik yoktur. Belki gün gelir çocuğunuza sorarlar: ”Sen annenin kızı mısın babanın mı?” O da bu sorunun cevabını bilemez. “Bilmem ki" der, "ben ikisinin de bir tanesiyim”.
YORUMLAR