Çocuğunuzun kıçınıza tekmeyi koyduğu anlar
Küçük çocuğu olan bilir, küçük çocuklar anneye yapışıktır. Hepsi farklı seyreder, kimisi daha az, kimisi daha çok. Ama kuşkusuz anneye dayanırlar, etrafında olmak, kucağına çıkmak hatta kafasının tepesinde olmak isterler. Bu skalanın en tepesinde ise benim evladım vardır. Anne tepesinden inmeyen, anneyi dünyanın geri kalan her şeyine tercih eden, anne ilgisini es kaza bir arkadaşına çevirip iki lafın belini kıracak olsa çenesinden küçük elleriyle tutup başını kendisine çeviren bir çocuk hayal edin.
Yıllar içinde anneyi en çok zorlayan konuların başında kanımca bu gelir. Otuz saniyede bir “Anne, anne, anne...” denir. Sanki artık birey olmak rafa kalkar, yaşam iki kişi olmuştur. Çocuğunuzun, hele ki kız çocuğu ise, iç sesi yok gibidir. Ne düşünüyor ne hissediyorsa naklen size aktarmaktadır. Gözleriniz ufka doğru iki dakika boş boş dalamaz. Kendi zihniniz yetmiyormuş gibi bir de yeni bir zihin vır vırlamaktadır. Bu yeni zihin içeride midir dışarıda mıdır insanın zaman zaman kafası karışır.
Ve bu durum insana hiç değişmeyecek gibi gelir. Dünyanın en anneye yapışık çocuğunu siz doğurmuşsunuzdur ve ilelebet size yapışık kalacaktır. Üstelik sağlıklı bir anne çocuk ilişkisinde, çocuğun yavaş yavaş bağımsızlaşacağını bilseniz de bu sizin başınıza hiç gelmeyecek gibidir. Adeta bir çocuk değil, yeni bir organ doğurmuşsunuzdur. Tabii ki ilk iş kendinizi suçlarsınız. Kim bilir nerelerde hata yapılmış, çocuk anneye bağımlı olmuştur.
Sonra bir gün havuza girmekten hiç hoşlanmadığınız halde çocuğunuzun hatırına görev icabı havuza girersiniz. Birkaç gündür “anne havuz, anne havuz, anne havuz” demektedir. Kendisi havuza girse de siz girmeyince tabii ki tadı yoktur. Muhakkak annenin de havuza girmesi gerekmektedir.
İstemeye istemeye klorlu suya bedeninizi bırakırken, kızınızla arkadaşının yanına doğru süzülürsünüz. Bir iki dal çık derken, çocuğunuz aniden “Anne sen diğer tarafta yüzsen, oyunumuzu bozuyorsun” der. Ağzınız açık kalır...
O anın büyüsünü bozmamak için neredeyse parmaklarınızın üzerinde yürüyerek havuzdan çıkarsınız. Günün geride kalan saatlerinde çocuğunuzdan nerede haber alınamaz, havuzda kendi arkadaşları ile bir dünyası vardır artık ve o dünyada sizin yeriniz yoktur.
Çocuğunuzun kıçınıza tekmeyi koyduğu andır o an... Dünyanın en güzel anlarından biridir. Anne ben artık oldum, sahneden çekilebilirsin demektedir size. Bunu duymak ve gereğini yapmak da kuşkusuz sizin işinizdir.
Bu yaz bu nevi olaylar sayısız kereler başıma geldi. “Anne bu oyun üç kişi oynanmıyor sen hakem ol istersen”, “Anne, sen Serra’yla sobbet et, bizim Irmak’la işimiz var” şeklinde kıçıma birkaç tekme yedim. Mesajı alıp sahneden usulca çekilsem de yılların alışkanlığı, belli ki arada hizaya çekilmem gerekti.
Şimdi, yıllar sonra çok şükür havuz başında Türk kahvemi içip kitabımı okurken arada başımı kaldırıp kıçıma tekmeyi nihayet vuran kızımın benden bağımsız kurduğu ilişkileri ve hayatı zevkle seyrediyorum. Darısı diğer yapışık çocuk sahibi anaların başına.
YORUMLAR