Çocuk sahibi olmadan önce çok iyi bir anneydim
Çocuk sahibi olmadan önce çocuk yetiştirmekle ilgili sayısız fikrim vardı. Etrafımdaki anneleri anlayamıyor, sürekli sağa sola burun kıvırıyordum. Akıllı başlı insanlar nasıl bu kadar saçmalıyordu hiçbir zaman anlayamadım. Mesela şu anne nasıl olup da çocuğuna bağırmanın ona “sadece zor durumlarda bağırılır” mesajını verdiğini anlamıyordu. Aman tanrım, küçücük kız çocukları ojelerle geziyor, çocuklar zırıl zırıl ağlayıp duruyordu!
Sonra anne oldum. Eğer siz de anneyseniz hikayenin gerisini biliyorsunuz. Ancak çocuk sahibi değilseniz, çok iyi bir anne olabilirsiniz. Anne olduktan sonra ancak daha az kötü ya da daha kötü bir anne olduğunuz anlar vardır. O kafadaki idealler aynı kafaya öyle bir geçer ki adeta Allah’ın tokadı yoktur. Aslında benim açımdan her şey evladımın ana rahmine düşmesi ile başladı diyebilirim.
Hiç unutmam, daha anne olmamışken ve tabii ki çok iyi bir anneyken alışveriş merkezinde bir arkadaşıma rastlamıştım. Hamileydi ve pizza yiyordu, ben de balık ve salata yiyordum. Kızacağız bir benim tabağıma bir kendi tabağıma bakıp, “biliyor musun, hamile kalmadan önce haftada en az iki kez balık yerim diye düşünmüştüm, ama ağzıma bile koymadım, yiyemiyorum” demişti. Ben de yüzüne “hıhı” , içimden “ne demek yiyemedim! Yuh!” diyerek konuşmayı geçiştirmiştim. Ne biçim anneler vardı, insan hamileyken nasıl balık yemezdi.
Hamileliğimin ilk haftalarında buzdolabının kapağını üçüncü açma girişimimde bu konuşmayı hatırladım. Kapağı açıyor, dolaptaki enginara bakıyor, bakıyor, bakıyor ve kapağı kapatıyordum. Bu üçüncü başarısız girişimimdi. Enginar yemem imkansızdı. Bir şeyi ağzına bile koyamamak ne demekmiş anladım. Gidip bir tost yapıp yedim.
İnsan keşke patlak veren bu ilk olayla anne olmanın fıtratını anlasa da sakinlese. Ama tabii ki uzun süre böyle bir şey olmadı. Ve anne olmadan önce konulan standartlar nezdinde giderek daha da daha da kötü bir anne haline geldim. Bir çıtayı bir yere koymaya göreyim, minimum bir sene içinde kafama geçiyordu.
Anne olduktan sonra da televizyonun bakıcı gibi kullanılmasına karşı oldum. Ne yalan söyleyeyim, gene de Ladin ilk çizgi film izlemeye başladığı yıllarda Caillou’nun jenerik müziği bende antidepresan etki yapıyor, müziği duyunca omuzlarım gevşeyip yüzüme gerzekçe bir mutluluk yayılıyordu. Hala televizyona bakıcılık yaptırmamaya büyük özen gösteriyorum. Ama evde yatılı bakıcı ile çocuk büyütmüş bir insan olarak, hiç yardım almadan çocuk büyütmenin ne demek olduğunu da bilmiyorum. Bir annenin kimi zaman cinnetle çizgi film arasında seçim yapmak zorunda kalmış olabileceğini tahmin etmekte güçlük çekmiyorum.
Zamanla idealler değil, durumlar ve insanlar olduğunu anladıktan sonra yine iyi bir anne oldum. Tabii hiçbir zaman anne olmadan önceki kadar iyi olamıyorum! Ama çok şükür idare ediyoruz. Ben de artık herkes gibiyim. Her nasılsa hal böyle olunca dünyada kötü anne de kalmadı. Sadece içinde bulunduğu durumda elinden gelenin en iyisini yapan kadınlar kaldı.
YORUMLAR