Zor günlerde bilgelik
Hayat hep kaos ama bu kaos burnumuzun dibine dibine doğru adım adım gelirken, her birimiz korku içindeyiz. Ne yapabileceğimize dair bir rehber, bir yön arıyoruz. Huzur duymak için... Huzuru yaymak beslemek için... Ne yapabiliriz?
Durum sizin benim gibi sıradan inşalar için çok çaresiz gözüküyor. Biz normal hayatlara doğmuş normal insanlar bu cinnetin tarafı değiliz. Ama işte kaçıp saklanacak yer yok ve biz de ne yapabiliriz bir türlü bilemiyoruz.
Ne yalan söyleyeyim, ben hiç aktivist bir insan değilim. Olanlara saygım sonsuz ama benim kalbimde bu yok. Kötülükle bu şekilde mücadele etmek içimden gelmiyor. Önce gündelik siyasetle sonra da toptan siyasete ilgimi yitireli uzun zaman oldu. Ama ben de huzur duymak ve duyduğum huzuru yaymak istiyorum.
Ne sokaklara çıkıp protestolar etmek, ne lanetler yağdırmak, ne siyasete girip doğru bildiğim şey için savaşmak içinden geliyor. Ben bunlara değil, en çok bilgeliğe ihtiyaç duyuyorum.
Hayatta belki temel ihtiyaçlardan sonra en büyük ihtiyacım bilgelik. Ve ne şanslıyız ki sosyal medya bir çok yalan yanlış bilgiyi zehirli tutumu yaydığı kadar bilgeliği de yayıyor. Huzur duymak ve huzuru yaymak için bazen bir yazı bazen bir post elimizden tutabiliyor.
Sizinle son saldırılardan sonra rastladığım alıntı var; ve benim elimden tutan iki paylaşımı, paylaşmak istedim. Birisi John Steinbeck’in ikinci dünya savaşı sırasında yeni yılda yazdığı mektuptu. Kim bilir ne karanlık zamanlardı. Steinbeck mektubunda Nazilerin hiç bir zaman başarılı olamayacağını söylüyor. Şöyle harika bir alıntı var:
“Umudumuzu yitirmedik. İyilik ve kahramanlık tekrar yükselecek, sonra tekrar inişe geçecek ve sonra tekrar yükselecek. Kötülük kazanlığı için değil, kötülük asla ölmeyeceği için bu böyle. Ölmesini neden beklediğimizi biliyorum. Bir aynanın ayna olabilmesi için iki taraf , bir insanın insan olabilmesi için bu iki farklı güç odağına ihtiyacı var. Mikrobiyolojist Paul Kruif’e bütün hastalıklara çare bulmak ister misin diye sordum. ‘Evet’ dedi. Bana göre, bütün hastalıklardan kurtarmak istediği insanoğlu bütün o hastalıkların, acımasızlığın, açlığın ürünüdür. Bütün bunları ortadan kaldırın, sonucunda insanlığı da ortadan kaldırırsınız geriye tanımadığınız ve muhtemelen pek de hoşlanmayacağınız başka bir tür canlı kalır.”
İnsanoğlu için kendi varoluşunun karanlık yüzünü kabul etmek çok zor.
Peki ne yapabilirim sorusuna Cem Şen’den harika bir yanıt geldi geçtiğimiz hafta. Bana göre huzurun, mutluluğun ve bunu yayabilmenin formülünü elimize tutuşturmuş. Ve hiç de zor değil... Benim kalbime denk gelen kahramanlık, aktivistlik işte tam da bu... Kendinden başlamak...
Cem Şen:
“Mutlaka kendinizden başlayın. Hayalperest yaklaşımları, anlamsız inançları, melekleri, ışıkları, anlamsız içsel konuşmalarınızı bir yana bırakın. İlk olarak bedeninizi fark edin. Arada sırada değil ama... sürekli. Açgözlülüğünüzü ve bir türlü tatmin olamayan kalbinizi fark edin. Bir an yerinde duramayan şimdiki zamanda kalamayan huzursuz zihninizi fark edin. Öfke dolu kalbinizi fark edin şimdi de... Ardından öfkenizin ardındaki derin korkularınızı. Lanetler yağdıran çaresizliğinizi... İşte bunlarla ilgileneceksiniz...
Adına ister içsel, manevi, spiritüel yol deyin isterseniz akıl sağlığınızı kazanmak, mutlu olmak, toplumu iyileştirmek deyin; fark etmez. İlk olarak normale dönün. Aradığımız çıkış orada. Normalleşin. Ne demek normalleşmek? Uyarıcıları ve uyuşturucuları azaltın. Gerçek ihtiyaçlarınızı belirleyin. Sonra gerçek ihtiyaçlarınızın içindeki gerçek ihtiyaçlarınızı belirleyin. Televizyonunuzu kapatın. İyi bir klasik okumaya başlayın. Çalıkuşu okuyun örneğin. İşinize giderken otobüsteyseniz bedeninizi fark edin. Otomobil kullanıyorsanız müzik dinlemeyin. Otomobil kullanmanızı, trafiği, diğer şöförlerin huzursuzluğunu izleyin. Derin bir nefes verin. Bırakın nefesleriniz sakinleşsin.
Sözleriniz ve endişeleriniz ile, huzursuzluk ve telaşınız ile, gerçek dışı kaygılarınız ve vesveseleriniz ile, ilgi çekmeye çalışan kalbinizdeki boşluk ile, sürekli ben diyen açgözlülüğünüz ile bulunduğunuz ortamı zehirlemeyi, insanlara eziyet etmeyi bırakın. İnsanlar yanınızda huzur bulsun. Sözleriniz bilge olsun ya da susun. Haliniz ve tavrınız her zaman sizin adınıza konuşur. En duyarsız ve farkındasız olduğunu iddia eden insanlar bile bunu algılar.”
YORUMLAR