Kıçındaki bokla uğraşan kadınlar...
Geçen hafta “Elindeki selülit kremini yavaşça yere bırak” adlı bir yazı yazmıştım. Malum yaz ayları geliyor ve kadınların selülit ile amansız mücadelesi başladı. Selülitin kadın bedenine sahip olmanın doğal bir sonucu olduğunu geçtiğimiz hafta ayrıntıları ile yazdım. Bu selülit mücadelesi bana hep Kurtlarla Koşan Kadınlar’dan bir bölümü hatırlatır. Estes o bölümde kadınların vahşi benliklerini bulmak yerine başka işlerle uğraştıklarını, oyalandıklarını anlatır ve der ki:
“Kıçımızdaki boku düşünüp durmayı bırakıp, yıldızların arasında seyahat etmeye bakalım”
Gerçekten de bu böyledir. Kadınlar zamanlarının büyük bir kısmını kıçlarındaki boku düşünerek harcarlar. Selülit mücadelesi de bu boklardan biridir. Bir diğeri de kadın-erkek ilişkileridir. Kadınlar durmadan erkekleri düşünürler, hayatlarında bir yoksa acı içindedirler, taa ki bir eş buluncaya kadar hayatları adeta başlamaz, o eş bulunana kadar her şey askıdadır ve tüm yaşam enerjisi bu kıçtaki boku düşünerek harcanır. Eş bulunduğunda da bu sefer ilk evrede gene eşten başa bir şey düşünülmez, sonra sorunlar çıkmaya başlar ve bu sefer bu sorunlardan başak bir şey yoktur. Bu oyalanma böyle sürüp gider...
Birkaç yıl önce bir arkadaşım durduk yerde bana “Esra sence erkekler ne istiyorlar?” diye içtenlikle ve merakla sormuş, 40 yaşındaki bu kadını kafasının hala bu ergen soru ile meşgul olması beni hayrete düşürmüştü. Bu hayretimi yansıttığım ve soruya ilgisizliğimi bildirdiğim arkadaşım bana bozulup soruyu başka kadınlara yönetmiş saatlerce erkekleri istendiği konuşulmuştu.
“Gökyüzünde yıldızlarla dans etmek varken...” demiştim içimden. Kıçtaki bokla uğraşmak niye?
Bir erkeğin ne istediğini düşünmek bir kadının işi değildir. Bir erkeğin ne istediğini erkekler kendileri düşünmelidir. Kadının işi kendi iç dünyası ile ilgilenmektir. “Biz evrilen sahte elbiseleri çıkarıp atmak ve bilginin gerçek elbisesini giyecekti”(KKK)
Kadın erkek ilişkisi önemlidir. İnsanlar sevmek ve sevilmek isterler. Ama biriyle eşleşmek ya da eşleşmemek yaşamın odağı olamaz. Yaşam bundan daha büyüktür. Kadının asıl işi kendi iç dünyası ile meşgul olmaktır. Yıldızlarla dans ettiren orasıdır. Tolle’nin sözünü hatırlarsak: “İçerisi doğru olursa, dışarısı yerli yerini bulur.”
Peki bu içerideki çalışmayı nasıl yapacağız?
Estes’in yol göstermesi ile bitirelim:
“Her kadının nehrin altındaki nehre girme potansiyeli vardır. Oraya derin meditasyon, dans, yazı, resim, ibadet, şarkı söyleme,davul çalma, etkin imgelem ya da bilincin yoğun bir şekilde değişmesi gereken yoğun herhangi bir faaliyet aracılığı ile ulaşır. Oraya derin ve yaratıcı işlerle, bilinçli bir yalnızlıkla ve herhangi bir sanatla uğraşarak ulaşır.”
YORUMLAR