Kırık kurabiye fenomeni
Üç yaşındaki kızınız yuvadan gelmiş, sizden kurabiye istiyor. Evde bir tane kurabiye kalmış o da kırık. Kızınız kırık kurabiyeye bakıyor ve "Ama bu kırık!" diyerek avazı çıktığı kadar ağlayıp bağırmaya başlıyor, kendini yerden yere atıyor.
Böyle bir durum, en az bir iki kere her anne babanın başına gelmiştir. Amerikalı yazar/psikolog Aletha Solter, bu insanlık haline "kırık kurabiye" fenomeni diyor. Çocuğun ağlama nedenin, kurabiyenin kırık olması ile uzaktan yakından ilgisi yok. Sadece biriktirdiği stres ve yaşadığı travmaları boşaltmak için ağlamaya ihtiyacı var. Kurabiye sadece pimi çekiyor. Yukarıda saydığım hiçbir yaklaşım, bu çocuğa yardımcı olmuyor. Yapabileceğimiz en iyi yardım, çocuğun ağlamasına izin vermek. Gerekirse bir saat. Dikkatini dağıtarak, konuşarak, emzik vererek bu ağlamayı kesmemek. Ve tabi ki çocuğunuzun yanında kalmak, eğer izin veriyorsa ona sarılmak. Vermiyorsa, arada sarılmayı teklif ederek, anlayışla şefkatle sakince yanında oturmak. Belki onu çok bunaltmadan "Çok üzgünsün/kızgınsın anlıyorum, seni seviyorum" gibi sözlerle ona destek olmak.
Solter’e göre, çocuklar gün boyu birçok stres ve travma yaşıyorlar. Bizim gibi telefon açıp bir arkadaşlarıyla dertleşemiyorlar, ne yaşadıklarını ifade edemiyorlar. Yani stresi boşaltma, travmayı iyileştirme yöntemleri sınırlı. Ve hemen hemen her türlü agresif/istenmeyen davranışın altında bu boşaltma ve iyileştirme kanallarının yetişkinler tarafından kapatılması yatıyor. Çocuğunuzun ne hissettiğini reddetmek yerine, bu kanalları açtığınız anda daha uyumlu bir çocuğunuz oluyor.
Solter’e göre 2 önemli stres boşaltma kanalı var.
- Konuşma ve gülme
- Ağlama
Bir çocuk hastanesinde yapılan araştırma ilginç. Araştırma, hastaneye yatan iki farklı grup çocuk üzerinde yürütülüyor. Bir grup çocuk hastaneye yatırıldığı için ağlıyor, bağırıyor ve son derece uyumsuzlar. İkinci gruptaki çocuklar ağlamıyor ve hiçbir uyumsuzluk göstermiyor.
Üç ay sonra aynı çocuklar tekrar inceleniyor. Ağlayan çocukların, hastane hayatına tamamen uyum sağladıkları ve hiçbir sorun yaşamadıkları anlaşılıyor. Ağlamayan çocukların büyük bir kısmında ise; fobiler, kabuslar, öğrenmek güçlükleri, yeme bozuklukları görülmeye başladığı anlaşılıyor.
Aletha Solter, çocuğumuz istenmeyen bir davranış içinde olduğunda öncelikle şu soruları kendimize sormamız gerektiğini söylüyor.
- Ben ne hissediyorum? (İlk hissettiğiniz şey önemli)
- Çocuğum şuanda bana kimi hatırlatıyor?
- Çocuğumun davranışı neden kaynaklanıyor olabilir? (Bir önceki yazıdaki 3 nedenden biri)
- Bu sorunu nasıl çözebilirim?
YORUMLAR