Hem onlarla hem onlarsız
Hepinizin başına geliyordur. Çocuğunuz iki saat anneanneyle vakit geçirir ve çocuk bakımında kurduğunuz düzen başınıza geçer. Çocuğun şimdiye kadar yemediği şeyler yedirilmiş, her biri birer pedagojik felaket olan masallar anlatılmış, kendi kendine uyuyan çocuk ayakta sallanmış, hiç arzu etmediğiniz eğitimler verilmiştir.
Ben bu konuda görece şanslıyım. Annem, sağ olsun, söylediğim hiç bir şeye kulak asmazken Ladin’in babaannesi benim koyduğum kuralları uygulamakta çok titiz davranır.
Hele ki çocuğun yemesidir, içmesidir, psikolojisidir, benim gibi biraz fazla takıntılı iseniz babaanne/anneanne mafyası canınızı çok daha fazla sıkar. Bu mafya sağır gibidir, sanki dediklerinizi duymaz. Üstelik yapılmasını istemediğiniz şeyleri çocukla işbirliği içinde sizden gizli yapıp çocuğa bir de annenin aldatılabileceği konusunda yol yordam göstermiş olur. Kuşkusuz dedeler de bu mafyanın sadık birer üyesidir.
Gelin görün ki bu mafyayla aramızda tuhaf bir sado-mazo ilişki vardır. Acı çekeriz ama onlardan da vazgeçemeyiz. Bir insanın annesine en çok ihtiyaç duyduğu ilk dönem kendi çocukluk dönemiyse, ikinci dönem de çocuk sahibi olduğu dönemdir.
Hem aile büyüklerinin desteğine ihtiyaç duyarız hem de bu desteği alırken ifrit oluruz. Bunun en önemli nedenlerinden biri kuşkusuz üklemizdeki yardım kültürünüm bir ayağının topal olmasından kaynaklanır. Bu ülkede sahip olunamayan en büyük beceri, yardım etme becerisidir. Yardım, eğer karşı tarafın isteklerine karşı saygı duyulursa yardımdır.
Bir arkadaşımın kocası, oğlunu alıp dedesiyle birlikte parka götürmüş. İki yaşına gelmekte olan çocuğa çikolata, gofret ne varsa güzelce yedirmişler. Çocuk öğle yemeği saatinde eve gelmiş, tabii ki bir şey yiyememiş. Çocuk bir şey yemeyince anne babayı sıkıştırmış, baba çapraz sorguda büyük suçu itiraf etmiş. Bunun üzerine evde kıyamet kopmuş. Bana hemen telefon açıldı ve yaşanan rezalet hezeyan içinde anlatıldı: “Yüz kere söyledim, bu çocuğa abur cubur yedirmeyin diye. Yüz kere söyledim, söylemesem neyse”.
Bugün bulunduğum yerden arkadaşıma arzu ettiği destek mesajlarını veremedim. Bana göre dede, baba, torun üç jenerasyon erkek çok özel bir gün geçirmişlerdi. Her biri için çok özeldi. Dede bir çocuk dünyaya getirmiş, büyütmüş yetiştirmiş şimdi o yetiştirdiği çocuk koca adam, hatta baba olmuştu. Baba, gururla oğlunun elinden tutup kendi babasına götürmüştü. Çocuk içinse dedesi tarafından salıncakta sallandığı, babası tarafından düşünce kaldırıldığı o gün, eminim, müthiş bir gündü.
Belirli bir yaşın üzerindeki inşaların davranış biçimi kolay kolay değişmiyor. “Onu öyle yapma böyle yap” demeniz, kendilerini yetersiz ve işe yaramaz hissettirmekten başka bir işe yaramıyor.
YORUMLAR