Yapımcılar bindikleri Yeşilçam’ı mı kesiyor?

‘Birdman’ filmiyle bu yıl Oscar kazanan Meksikalı yönetmen Alejandro Gonzalez Inarritu’nun, Leonardo DiCaprio’nun başrolde olduğu yeni filmi ‘The Revenant’ın fragmanı geçen hafta yayınlandı. Sadece 2 dakikalık fragmanıyla birlikte Batı medyasında filmle ilgili “2016’nın en güçlü Oscar adaylarından biri” minvalinde yazılar çıktı. Michael Punke’nin 2003’te yayınlanan aynı adlı romanından uyarlanan ve 19. Yüzyılda bir ayının saldırısına uğradıktan sonra arkadaşları tarafından ölüme terk edilen kürk avcısı Hugh Glass’ın hayatta kalma mücadelesini anlatan filmin yapım hikâyesi ayrıca bir film olacak nitelikte.

Proje tam 11 yılda olgunlaşıyor


Punke’nin romanının ilk taslaklarını 2001 yılında gören ünlü yapımcı Akiva Goldsman, hemen filmin haklarını satın alıyor. Bir senaryo yazılıyor. Yönetmen olarak ülkemizde ‘Oldboy’ filmiyle tanınan Park Chan-wook’la anlaşılırken başrol de ünlü yıldız Samuel L. Jackson’a veriliyor. Yapım aşamasında Goldsman senaryoyu beğenmeyince proje rafa kaldırılıyor. Birkaç yıl sonra Akiva Goldsman, ‘The Revenant’ı raftan indiriyor. Bu kez yönetmen koltuğu için ‘The Road’ filmiyle iyi bir çıkış yapan John Hillcoat’la anlaşılıyor. Kürk avcısı Hugh Glass rolü içinse Oscar’lı oyuncu Christian Bale düşünülüyor. Ancak yapılan toplantıların ardından Goldsman yine istediğini alamayınca projeyi bir kez daha iptal ediyor. Ta ki 2011 yılına kadar!

Film tadında bir bayram sohbeti


Akiva Goldsman, ‘The Revenant’ı film yapmaya karar verdikten 11 yıl, 2 yönetmen, 2 başrol oyuncusundan sonra Alejandro Gonzalez Inarritu’yla anlaşma imzalıyor. Üzerine bir de 3 yıl boyunca senaryo üzerinde çalışılıyor. Başroldeki Leonardo DiCaprio’nun yanına yıldızı gittikçe parlayan Tom Hardy de eklendikten sonra çekimler ilk adımdan tam 14 yıl sonra 2014’ün ekim ayında başlıyor. Sadece fragmanıyla bile ses getiren ‘The Revenant’ın yapım öyküsünü anlatma nedenim ise bayramın ikinci günü Yeşilçam’ı iyi bilen bir arkadaşımla yaptığım sohbet.

Nicelik arttı ama nitelik düştü


Bugünlerde yapımcılarımızın, yönetmenlerimizin, oyuncularımızın, senaristlerimizin başlarını kaşıyacak vakitleri yok... Âşık Veysel’in dediği gibi Yeşilçam’da ‘İşler güçler hep sinema!’ Her gün yeni bir sinema filminin setinden haberler gazetelerde yer alıyor. Arkadaşım bu yıl Yeşilçam’da çekilecek film sayısının geçen yılı geçip 150’lere dayanacağını söyledi. Ben “Harika” deyince başını iki yana sallayıp, “Bugün için öyle görünüyor olabilir ama gidişat kötü!” diye sevincimi kursağımda bıraktı. Arkadaşım filmlerin nicelik olarak arttığını ama nitelik olarak hızla geri gittiğini söyleyip yaz başında ellerinde senaryoyla bir yapımcının karşısına giden senaristin hikâyesini anlattı.

Yeşilçam’da mantık ‘ya tutarsa’


Yapımcı, senaristin projesine göz ucuyla bakıp “Ya bu güzel de siz bize şu şu isimlerin oynayacağı, şöyle bir senaryo yazsanıza” demiş. (İsimler ve proje bende saklı) Senarist projesini alıp çıkmış. Bugünlerde o firmanın filminin çekimlerinin tam gaz devam ettiğini okuyoruz gazetelerde. 2 ay önce senaryo aranan bu filmi birkaç ay sonra sinemada izleyeceğiz! Bu sadece bir örnek... Arkadaşım 3-5 proje dışında Yeşilçam’da çekilen filmlerin çoğunun (senaryo, cast, yönetmen seçimi ve çekim süreci dahil) sadece birkaç aylık çalışmayla ortaya çıktığını söyleyip ekledi: “Bence yapımcılar altın yumurtlayan tavuğu kesiyor ve maalesef bunun farkında değiller! Çeşme akarken küpü dolduralım kafasıyla ardı ardına filmler çekiyorlar. Hâkim mantık, ‘Ya tutarsa’! Hollywood’la Yeşilçam arasındaki teknik, oyunculuk, yönetmenlik, senaryo farkı her geçen gün daha da artıyor. Seyirci şu anda bunu çok umursamıyor gibi görünebilir ama yakın gelecekte işler tersine dönecektir. Çünkü dünyaya daha hâkim bir nesil geliyor ve onlar aldatıldıklarını düşünüp yerli filmlerden el ayak çekerse yazık olur Yeşilçam’a!”

Hollywood’u geçen tek ülke biziz

Arkadaşımın anlattıkları bana, 60’larda 70’lerde filmlerin birkaç günde yazılıp birkaç günde çekildiği dönemi hatırlattı. “Elimizde Tarık var Türkan var, onlara şöyle bir film yapalım” diye işe girişilip bir solukta çekilen filmlerin ardından 80’ler ve 90’larda Yeşilçam’ın ne hale düştüğü hâlâ hafızalarda! Avrupa’da, yerli yapımların izleyici sayısının Hollywood yapımlarını solladığı tek ülke olan Türkiye’de yapımcıların daha özenli olması gerekiyor. İş işten geçtikten sonra ‘Galaksinin Koruyucuları’ ya da ‘Yenilmezler’ gelse Yeşilçam’ı devrilmekten kurtaramaz!..

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Sz Yesilcam deyince hakikaten bitmis biseyden bahsediyoruz..Yesilcam Hulya Kocyigit ve Turkan Hnin romantik filmleri,idealizm,onlar olmayinca Yesilcam da yok bence..Bu filmler fasofiso,kirsal komediler ve basit oykuler bence..sorry..Tatsiz..Ozlem Ozmen.
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.