Orda bir köy var uzakta

"Çocuk yetiştirmek için bir köy gerekir" der bir Afrika atasözü. Burada bahsedilen köy elbette kırlarında koşabileceğimiz, evimizin yanından şırıl şırıl minik deresi akan köy değil (tabii fiziksel koşulların böyle olmasına da hayır demeyiz). Çocuk sahibi olmaya karar verirken düşünülmesi gereken temel konulardan biri belki de “çocuğumu huzurla yetiştirebileceğim bir köyüm var mı?” olmalı.


Bebeğimiz içimizde büyümeye başladığı andan itibaren bitmek bilmeyen bir soru ve kaygı döngüsü içinde buluyoruz kendimizi, ancak biliyoruz ki; her çocuk farklı ve maalesef çocukların kullanma kılavuzları yok. Bu noktada ihtiyacımız olan şey fiziksel ve duygusal destek. İşte her çocuğun yetiştirilmesi için gereken köy; bilge yaşlıları, destek ve rehberlik sağlayabilecek deneyimli ebeveynleri içeren güçlü bir destek sistemiyle taze ebeveynin yanında olur ve kadim bilgiyi ve deneyimi onlarla paylaşır. Çocuk açısından baktığımızda köy, çocuğun birçok insanın sevgisiyle sarmalandığı, güvende olduğu, farklı yaşlarda çocuklarla bir arada olduğu, farklı beceri ve deneyimlere sahip kişilerle buluşarak hem gelişmesini hem ilham almasını sağlayan ve aynı zamanda değişikliklere nasıl adapte olacağı da dahil olmak üzere çevresindeki dünyayla nasıl etkileşim kuracağını yaşayarak öğrenmesini sağlayan kucaklayıcı bir yer.



Peki nasıl bir yer bizim bu köy?

Köyde "ben" veya "benim" yoktur. Köyün tüm çocukları bizim çocuklarımız. Ve öncelik hepimizin güvende ve mutlu olması. İhtiyaç duyulduğunda, ne olursa olsun onu sağlamak için harekete geçeriz. Birbirimizi besleriz. Birbirimizi giydiririz. Birbirimize öğretiriz ve birbirimizi çok severiz. Birimizin kaybı, hepimizin kaybı; birimizin şenliği hepimizin şenliğidir. Ne büyüleyci değil mi?


Ancak kötü haber: günümüzde köylerin sayısı git gide azalıyor. İnsanlar artık hiçbir şeyden sorumlu olmak ve yardım etmek istemiyor. Sadece bu da değil, ebeveynler destek istemiyor. Pek çok anne-baba tümgüçlülüğe inanıyor, her şeye yeterim hissiyle yalnızlaşıyor ya da kimseye güvenemediğinden sürekli bir şeyleri kontrol ediyor, bu durumda da köy onlar için ideal bir seçenek olmaktan çıkıyor.


Şanslı olanlarımızın bir köyü var. Ancak uzakta... Ya gerçekten fiziksel mesafeler var aramızda ya da aşılması daha zor olan duygusal mesafeler. Bu mesafeler ve yalnızlık neden bunca yorgun, stresli, depresif olduğumuzu açıklamaya yetiyor çoğu zaman. Oysa hayatta kalmak için, mutlu olmak için yardıma ihtiyacımız var. Çocuklarımızın büyümesine, gelişmesine ve hayatta kalmasına yardımcı olmak için ailemize, arkadaşlarımıza yani köyümüze güvendiğimizde her şey daha kolay.


Orda bir köy var, uzakta.

Benim dev bir köyüm var. Okyanus ötesi binlerce kilometre olsa da aramızda yanıbaşımdaymış gibi sıcacık sevgiyle kuşatıldığım bir köy. Teknoloji henüz fiziksel destek konusuna çare bulamadıysa da, duygusal anlamda yalnız hissetmememi sağlayan ailem, dostlarım, dostlarımın çocukları, çocuklarımız. Hayalim köyün içerisinde minik bir ev, “Anne, ben teyzemde yedim yemek” diye koşarak içeri giren bir Eren, yazın toplaşıp, sohbetle kışlık salça yaptığımız bir avlu. Olur bir gün.


Gelelim sonuca:

Evet sen yalnız anne, yalnız baba; yalnızlık kaderin değil tercihin. Yalnızlığı kabul etme. Kendi köyünü bul veya yarat. Çünkü köy hepimize lazım: Ebeveynliğin tek kimliğimiz olmadığını unutmamamız için, kendi çocukluğumuzu kucaklayabilmemiz için, birlikte çoğalabilmemiz için. Sev, sevil, kucaklaş. Mutlu köyünde mutlu çocuklar yetiştir. Çünkü o çocuklar dünyayı mutlu bir yer haline getirecek.

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.