Eller
Eller, eller, eller
“Eller zihnin enstrümanlarıdır” der Maria Montessori. Montessori eğitiminin kalbi ellerindedir. Çocuk kendini elleriyle inşa eder. Çünkü özellikle okul öncesi dönemde çocuğun eline koymadığımız şeyi zihnine koymamız mümkün değildir. Elin işlevi çocuklar için olduğu kadar, insanlık için de hayati önem taşır. Yemek yapıyoruz, araba kullanıyoruz, birilerinin elleriyle yaptığı ürünleri giyiyoruz, otomatize olan dünyada yazılımları yapmak için bile ellerimizi kullanıyoruz.
Ancak el, vücudumuzdaki en yoğun sinir uçlarına sahip olan parmaklarla güçlendirilmiş, dokunsal geribildirim için en zengin kaynak olsa da tek başına bir işe yaramıyor. Zihin ile işbirliğinde olmadığında bir hiç. El ve zihnin uyum içinde çalışması ve gelişmesi gerekiyor. El zihine rapor veriyor; zihin eli yönlendiriyor; döngü devam ediyor ve süreç aklın gelişmesiyle sonuçlanıyor.
Bu yüzden Montessori felsefesinde ellerin işlemesi çok önemlidir; toprağa, suya dokunmak, dikiş dikmek, parmak örgüsü yapmak, resim yapmak, bitki büyütmek, yemek hazırlamak, üç boyutlu nesnelerle çalışmak vb. Örneğin çocuğunuz bazen tırnaklarının içi toprak dolu gelir eve, ne mutlu! Toprağa dokunmuş, solucanlarla tanışmış, bir bitkiye can suyunu vermiş. Başka bir gün elinde iki metrelik bir kuşak bağlı kafasında; parmak örgüsüyle yapmış, tüm gün onunla uğraşmış, ne mutlu! Planlamış, tüm gün işlemiş parmakları, o kuşağı nasıl kullanacağını hayal etmiş, hem yarın size de kemer yapacakmış. Aynı gün yemek masasında geometrik cisimlerden bahsediyor size, “silindir yuvarlanabilir ama küp yuvarlanmaz” diyor, ne mutlu! Geometrik cisimlere dokunmuş, deneyimleyerek yuvarlanıp yuvarlanmadıklarını öğrenmiş. Hep eller, hep eller!
El işçiliğine bu kadar önem vermemizin birkaç nedenini sıralayalım o zaman: çocuğun motor becerilerini, özellikle parmak ve el becerilerini geliştirir; ellerini çalıştırarak odaklanmasını sağlar böylece zihnini boşaltır, bir nevi meditasyon; çocuk için duyusal bir deneyim ile yaratma eylemi arasında bir bağlantı oluşturur; çocuğa tekrarın ve çalışmanın bir beceriyi geliştirdiğini ve dünyanın çocuğun geliştirebileceği becerilerle dolu olduğunu deneyim yoluyla gösterir, anlamlı ve güzel bulduğu bir şeyi yaratması için fırsat ve cesaret verir.
Ve gelelim biz yetişkinlere; bazen boş boş televizyona bakarken yaptığınız şeyin anlamsızlığını sorguluyor musunuz? Bıkkın hissediyor musunuz sık sık? Belki kendiniz için değişik bir şeyler yapmaya başlamalısınız. Artık sizler de el işçiliğinin verdiği tüm hediyelerini bildiğinize göre, en azından koşturmacalı hayatınızın stresinden, kafanızın içinde sürekli dolaşan tilkilerden uzaklaşmak için, kendi ellerinizin becerisini de geliştirebilirsiniz. Bir hırka örmeyi, tahta oymayı, kağıt katlamayı öğrenmek için geç değil.
Ellerinizle çalışmak mutluluğunuzun anahtarı olabilir. Ellerimiz bizi, varolduğumuz zihin hapsinden bir adım dışarı çıkarır, sonucun değil sürecin getirdiği hazza odaklanabilmemizi, kontrol edip edemeyeceklerimizin farkına varmamızı sağlar, zihnimizi berraklaştırarak anda salınabilmemizi sağlar.
O zaman haydi güçlendirici, yaratıcı, şifalandırıcı eller işlesin ve Yıldırım Gürses’ten gelsin: Eller, eller, eller...
Sevgiler
YORUMLAR