Ölümden döndüm de yazdım
Geçenlerde gazetede bir haber okumuştum. Amerika’nın Florida eyaletindeki bir şehirde kızıyla deniz kenarında yürüyüşe çıkmış bir adam üstüne uçak düştüğü için ölmüş. Hani şu “pırpırlı” uçaklardan... Ne tuhaf bir şey. Kimin aklına gelebilir böyle bir şey? Ağlar mısın güler misin tarzı bir durum. O kız büyüyecek ve bir gün konuyu hiç bilmeyen biri ona soracak, “Babanızın vefat sebebi neydi?” diye. O da “plajda yürüyüş yapıyorduk, üstüne uçak düştü” diyecek. Kader denilen şey bu işte!.. Rahmetli anneannem “Alnına ne yazılmışsa, onu yaşarmış insan” derdi. Galiba haklıymış.
Ben de geçenlerde hafta sonuna girerken…. giremiyordum az kalsın. Bir sabah daha uyanamama ihtimalim varmış meğer o gece yatağa yatarken. Sabaha karşı alarmın sesine uyandım. Duman her tarafı sarmış, göz gözü görmüyor. Hala dilim varmıyor söylemeye ama ev yanıyormuş neredeyse..
Ben uykuyu severim ve eğer alarm avaz avaz bağırmasaydı mışıl mışıl uyurdum normalde, kolay kolay uyandırmazdı hiçbir şey. İşin enteresanı yangın alarmımız da yoktu bizim. Hırsızlığa karşı olan alarm aktive olmuş “bir şekilde”. Yangın sırasında alarm kablolarından biri de yanınca sistem kısa devre yapmış ve alarm bağırmaya başlamış. Kelimenin tam anlamıyla bir “mucize”. Ölmemem gerekiyormuş yani, daha zamanı değilmiş...
Canım ailem olayın şokunda hala... Sevginin gücü yine bizi birbirimize kenetledi. Ne kadar şanslı olduğumu bir kez daha anladım. Ölümden döndüm, dizlerimin bağı çözüldü,bütün enerjim çekildi. Sonra bir sarıldık, tüm gücüm geri geldi.
Düşündükçe hayret ediyorum hala. Anlatması uzun olur ve tekrardan yaşarım diye istemiyorum detayları yazmak ama sonuçta nasıl oldu da alevleri söndürmeyi başardım ben de bilmiyorum. “Melekler! Yardım edin!”diye bağırdığımı hatırlıyorum o an. Ve ettiler. Başka hiçbir açıklaması yok. Bu yazıyı okuyanlar arasında meleklere inanmayanlar da vardır belki ama yok, bence siz de inanın. Benim öyle çok mucize hikayeme konu oldular ki, inanmamam ve böyle heyecanla anlatmamam nankörlük olur.
Bu arada bir de melek komşum varmış meğer. Adı İrfan. Kısaca kurtulmamı ona borçluyum diyebilirim. “Komşu komşunun külüne muhtaçtır” derler ne tuhaf! Bu tarz külü kastetmiyorlar herhalde. Bunca yaşanandan sonra külün lafını bile edemeyiz bence sinirlerimiz bozulmadan.
Şimdi evin her köşesi yağlı isle kaplı. Günlerce sürecek temizlik. Ama olsun. Silecek, temizleyecek eşya var hiç değilse. Ev hala yerinde duruyor. En önemlisi de hala yaşıyorum. İçime epey bir korku var ama o da geçer.Her şey düzelir, eşyalar pırıl pırıl olur, onarılacaklar onarılır, onarılamayanlar yenilenir. Hayat devam eder. Her şey olması gerektiği gibi olur… Ekilenler biçilir, büyük sözler yutulur, dersler alınır. Hayallerin bazıları gerçekleştirilir, bazıları ertelenir, bazıları unutulur. Anılar biriktirilir, fotoğraflar çerçevelenir, benimle birlikte nice dostlar “yaşlanır” Kısmetse. Kaderimizde varsa.
Zamanım gelinceye kadar kalırım buralarda. Sonra her şey biter, geriye hoş bir seda kalır. Kalplerde yaşatılırım, yaptığım iyilikler kadar yıldızla kuşatılırım, bazı şakalarım hatırlanınca öbür taraftan da güldürürüm, yaşattığım derece yaşatılırım. En büyük başarı bu sanırım hayatta, hakkıyla yaşayabilmek ve sevgiyle anılmak. Her günün bize bir hediye olduğunu unutmadan her yeni günü şükrederek karşılayabilmek, mutlulukla süsleyebilmek. Biraz daha fazla gülmek, her şeyi biraz daha az ciddiye almak, sevgiyi paylaşabilmek,biraz daha çok sarılmak, biraz daha fazla anlayışlı olmak, olgunluk göstermek, affedebilmek, gerektiğinde yeniden başlayabilmek… Her sabah yeniden başlamıyor muyuz zaten? Ver her sabah her şey yepyeni değil mi aslında? Şanslıysak. Ve şansımızın kıymetini bilirsek..
Sevgiyle kalın.
YORUMLAR