Yeni çağ, yeni insan

Zaman ne kadar da hızlı akıyor değil mi? Mevsimler değişti, iklim şartları son yirmi yılda iyice başkalaştı ve sanki her şey çok hızlandı. Sanırım bunları tek düşünen ben değilimdir. Bir gün içerisinde bile farklı mevsimleri yaşıyor gibi hissettiğimiz oluyor. Bilim adamları tüm bunların dünyanın eksen eğriliğinde oluşan kaymadan kaynaklandığını söyleyedursunlar, ruhani alanda çalışanlar mekan ve zamanı aşan potansiyelleriyle bu zamanları uzun süredir bekliyorlardı. Hem de zaman diye bir şeyin olmadığını bile bile...


Zaman, bilimsel olarak dördüncü boyut, ruhsal olarak tek bir AN’dır. Her şey bu tek AN’ın içinde cereyan etmiştir, edecektir ve eder. Yani her şey ŞİMDİ’de olur. Anlaması, anlatması biraz karışık konular fakat özetle anlamamız gereken; zaman bile eskisi gibi akmıyor. Einstein’ın görecelik kuramına gönderme yaparsak, “herkesin kendi zamanı” denilen kavrama ulaşıyoruz. Herkes ve her şey kendi zamanında büyüyor, gelişiyor ve dönüşüyor. Evren ve içindeki her şey...Ve bu yeni zaman paradigması, dünya üzerinde YENİ ÇAĞ ve YENİ İNSAN istiyor.


Kıtlık bilincini geride bırakmış, evrende her şeyin sonsuz bollukta olduğunu idrak etmiş, kendini sevgi enerjisine açabilmiş, ışığın hakikat olduğunu anlayabilmiş YENİ İNSAN’lar... Yalnızca “İYİ” nin varolduğu, dualite (her şeyin zıttı ile varolduğu ikilik düzeni) aleminin geride kaldığı yeni bir çağ...Çünkü dünya da dönüşüyor. Nasıl bizler tüm hücreleriyle canlı birer organizmaysak, DÜNYA’mız da canlı bir organizma ve dönüşmekte... Altı, yedi milyar yıldır üç boyutluluk (uzunluk, genişlik, yükseklik) düzeniyle olduğu yerde dönmekte olan bu gezegen, artık farklı bir eğrilik açısıyla dönmekte ve insan bilincini bir üst boyuta taşımak için üstüne düşeni yapmakta...


Bugün bilim onbir boyutun varlığını kanıtladı, yakın gelecekte daha fazla boyut da bulunabilir. Haliyle bilim bu konularda hızla ilerlerken üç boyut içinde kısıtlanmış hisseden varlıklar olduğumuzu söyleyen ve hissedenler de var. Örneğin, eğer zamanın içerisinde geçmiş ve gelecek dediğimize doğru rahatça hareket etmeye başlayabilseydik dördüncü boyut bilgisine sahip varlıklar olurduk. Beşinci, altıncı, yedinci boyut bilgisine sahip varlıklar var mıdır? Varlarsa neler yapabiliyorlardır? Şimdilik bunlar için erken olsa da insanlık bir gün bu soruları da cevaplayacaktır. Biz şu an en iyi versiyonumuza nasıl ulaşabiliriz ona dönelim...


Sevgili dünyamız, doğal yeraltı, yer üstü kaynaklarıyla, üstünde taşıdığı milyarlarca insanı ve diğer canlıları barındırmak konusunda oldukça cömert. Dünyada ekilebilir ve tarım yapılabilir alanlarıyla tüm nüfusu doyurabilecek kadar toprak da, bunları işlemek için yapılması gereken yatırımlara yetecek kadar para da, bu alanlarda çalışabilecek yeterli insan ya da makine gücü de var. Aksini söyleyen birçok teori var biliyorum ama ben buna inanmıyorum. Biliyorum ki her şey adaletli paylaşamamaktan, insan hırsından ve çağ dışı kalmış yönetim tarzlarına maruz kalan dünya halkları ve bunlar arasındaki savaşlardan ötürü farklı anlatılıyor, farklı yansıtılıyor.


Zaman zaman kötücül, karamsar birinin kabusunu yaşadığımıza dair inanışlarım oluyor ama sonra içine düştüğüm telaştan, kendi rüyamı hayallemeye başlayarak kurtuluyorum. Öyle bir hayalim var ki; şimdilerde çok da uzak olmadığını düşünüyorum. Tabii anlatmaya çalıştığım gibi zaman göreceli...İnsanlığın yüz, yüz elli yıl kadar sonra çok farklı bir bilinç düzeyinde olacağını, yer yüzüne cennetin getirileceğine inanıyorum. Bunu YENİ İNSAN lar yani yeni bilinç düzeyi yapacak. Deli sanmayın, bunun için nedenlerim var.


Biliyorum birçok insanın bakış açısından durum pek de öyle görünmüyor. Dünyanın birçok yerinde savaşlar, açlık, iklim sorunları, çevre kirliliği, istismarlar, cinayetler ve bir sürü saymak dahi istemediğim kötü şey hala devam ediyor. Medeniyetler var oldu olalı devam eden şeyler bunlar. Bir yerden sonra insana “Hep böyle gidemez” dedirten şeyler adeta! Ama hep böyle olmadı mı? Bakın tarihe! Çağlar açıldı, çağlar kapandı. Karanlıklar, aydınlığa, aydınlıklar, karanlığa döndü. İnsan zamanıyla binlerce yıl alan döngüler bunlar. Evrenin büyüklüğü ve gelişimi düşünüldüğünde lafı bile edilemeyecek kadar küçük zamanlar. Demem o ki, kendi küçük dünyalarımızdan çıkıp biraz büyük düşünmeye başladığımızda her şey biraz daha kolay anlaşılır ve kabul edilebilir oluyor.


İyi günleri yaşamak için, kötü günleri görmek, öğrenebilmek için, bazen acı çekmek, yeniyi oluşturabilmek için eski ve zor olanı kabul edip önce, daha sonra da yıkmak gerekiyor belki de!


Teknolojinin, haberleşmenin, etkileşimin bu kadar arttığı bir çağda her şey dönüşüyor. Başta doğa ve doğayla ilişkimiz... Son yüz yılda doğaya verdiğimiz zarar, kendisini o kadar görünür kılmaya başladı ki yadsınamaz bir gerçek olarak karşımızda dimdik duruyor. Bizlere “ya beni fark edin ve iyileştirmeye başlayın ya da kendimle birlikte sizi de yok edeyim” diyor. Ben akıl almaz bir romantik ve iyimser olarak “doğanın ve içinde yaşayan tüm organizmalarla birlikte insanın da İYİ’leşmesi için nelere odaklanmak lazım?” sorusunu soruyorum her seferinde. Doğanın bekçileri olduğunu fark ediyorum sonra. Greta Thunberg’ler ve onun gibi pırıl pırıl genç çocuklar boşuna çıkmıyor!


Bu iyi olma halinin ilk durağı tabi ki insan bilincinin dönüşümünden geçiyor. Bunun için her şeyin başı eğitim deniyor. Bu yüzden tüm dünyada annelere odaklanılıp sayısız sosyal sorumluluk projesi başlatılıyor, bu yüzden sayısız kişisel gelişim atölyesi, kitap, koç, psikolog, pedagog, uzman, danışman, eğitimci, iletişimci vs...


Dünya artık başka türlü bir insan istiyor. YENİ İNSAN...


Peki bu yeni insanın ne gibi özellikleri olmalı sizce? Ben ancak gözlemimi paylaşabilir, birkaç küçük done verebilirim ama en etkilisi soru sormak olurdu: “ Hasetin, hırsın, kin, öfke ve intikam duygularının olmadığı ya da olsa bile bunları fark ederek dönüştürmeyi seçen bir insan bilinci neleri mümkün kılardı?”


Bu şekilde düşünenlerin hayalinde ve bu çağda sevgiyi seçmiş, kendisiyle çalışabilme cesaretini göstermiş insan topluluklarında bu soruyu cevaplamak göreceli olarak daha kolay. Negatif duygular olarak adlandırabileceğimiz bahsi geçen duygularını dönüştürme konusunda yol almış insanlar, paylaşmanın güzelliğini ve insanın gerçek mutluluğunun bir başkasının mutluluğuna vesile olduğunda yaşandığını bilecek kadar olgunlaşmış ruhlardır bana göre. Çünkü insan nefsinin değil, öz’ünün ürettiği duygu alanında huzurdadır. Bu arada tüm duyguların çok kıymetli olduğunu söylemem lazım çünkü her biri bedenimiz tarafından üretiliyor ve bize mesajlar veriyorlar. Hatta zaman zaman bizi hasta bile edebiliyorlar, dikkatli olmak lazım!


Fizik biliminin bizlere söylediği “her şey enerji” dir kuramından yola çıkarsak, duygu ve düşüncelerin de enerji olduğu ve bu enerjilerin de titreşim frekansları olduğu fikrine hızlıca gelebiliriz. O halde düşük titreşimli ve yüksek titreşimli duygular da olabilir. Haset, hırs, öfke, intikam, yıkıcı gurur, utanç gibi duygular düşük frekanslı ve insanı tüketme özelliği olan duygulardır.[1] Yine tekrarlıyorum, negatif etki yapıyor olmaları kötü hissedip, kendimizi suçlamamızı gerektirmez. Fark etmekle başlamalıyız işe. Birkaç derin nefes alıp, “Bana neler oluyor?”, “Bu duygumun sebebi nedir?”, “Şefkatli ve anlayışla dolu bir şekilde davranmak nasıl mümkün olur?” gibi soruları kendimize sorup, dürüstçe cevapladığımızda, duygularımızın sorumlusunun kendimiz olduğunu idrak ettiğimizde her şey dönüşmeye başlar. Bu yüzden kişisel gelişimciler, uzmanlar, binlerce yıllık öğretiler, bilim insanları, “içeride ne varsa, dışarıda o vardır” derler.


Özetle negatif duygularımız için suçlu aramak yerine, nelerden tetiklendiğimizi anlamak, bunların kök nedenlerine inebilmek İYİ’leşmek yolunda büyük adımlardır. Cesaret ister ve cesaret, doğallık, niyet, kabul, sevgi, koşulsuz sevgi, neşe, barış ve huzur yüksek frekanslı, insanı ulaşması gereken öz’e yaklaştıran duygulardır.


Tabii ki başlarda kolay olmuyor ya da sürekli ermiş! gibi de yaşanmıyor ama emek verilmeyen hangi şey müspet sonuçlanabilir ki?


Netleşmiş bir niyetten daha güçlü bir enerji yoktur. O halde YENİ YIL’da YENİ NİYETLER’ le YENİ İNSAN’ı hep beraber oluşturalım. Emek verip, kendi en iyi versiyonumuz için çalışalım. Bu çağ, başka bir çağ artık. Fark edelim! Efsanelerdeki, din tarihindeki ve belki de safsata denilebilecek ama yok sayılamayacak kadar birçok şeyde bahsi geçen ALTIN ÇAĞ bu çağ! İnsan bilincinin yükselip MUTLAK olana doğru yol almaya başladığı YENİ ÇAĞ...


Hep birlikte karşılayalım, sevgiyle...



[1]Power vs.Force, Amerikalı Bilim Adamı Dr. David Hawkins, ( 1927-2012) frekanslar, frekansların bilinç düzeylerinde etkisi, ilişkisi üzerine binlerce araştırma yapmış ve ortaya Hawkins bilinç haritası denen tabloyu çıkarmıştır.

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Yazılarınızın devamını sabırsızlıkla bekliyorum zevkle okuyorum????????
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.