Aşkın ömrü 3 aydır
Sadece İsviçreli bilim adamlarının değil, hemen herkesin bildiği bir gerçekti değil mi aşkın ömrünün 3 yıl olması. Tabii uzun uzun yapılan araştırmaların başlama tarihlerini göz önüne alacak olursak bu konunun da mazide kalması muhtemel. Devir değişti ve tabii Çelik de değişti! Artık kurulan ilişkiler 3 ay dayanabilirse kutlamalar yapılıyor, hediyeler alınıyor. 3 yıl birbirine katlanmak kolay mı öyle? Hem zaten marketten diri diri aldığınız yeşillikler bile eve geldiğinde çürümeye başlıyor, aşk neden dayansın ki?
Eskiden 5-6 saatte pişen bir eti günümüz düdüklü tencereleriyle 20 dakikada pişirebliliyoruz. Vakit bu kadar önemliyken, aşk geri kalacak? O da hızlandı ve günümüzde aşkın ömrü 3 aya indi bile! 3 ayı uzatan çiftler bir şekilde kaderlerine razı olan, hayat heyecanını başka şeylerden almaya başlayan çiftler. “Nereden biliyorsun?” demeyin, çevremdeki evli insanların birinden bile “Hâlâ harika yaşıyoruz, iyi ki evlenmişim” benzeri bir laf duymadım. Genelde “Yerin belli, yurdun belli, güvencedesin” tipi razı olan cümleler kuruyor evliler. Bir şekilde çocuk oluyor, yazlık alınıyor derken uzayabiliyor ilişkiler ama aşkın yerinde yeller esiyor. 3 ayda tükenen aşkı çeşitli şekillerde uzatmak tabii ki mümkün, ona bir lafım yok. Bir bölümde bitebilecek dizileri 3 sezon yayınlıyorlar, uzatmaktan kolay ne var bu hayatta?
Bir başkadır Göksel
Bayılırım Göksel’e! Beni ciddi anlamda şaşırtan isimlerden biridir. ‘Sabır’la çıktığı senelerde bir güzel sıyrılmayı bilmişti. Sonra ‘Depresyondayım’la bizi ters köşeye yatırıp bambaşka alemlere sürükledi. Yeni albümü ‘Bende Bir Aşk Var’daki şarkılar da herkesin dilinde. Ben daha albümü alıp tam kurcalayamamıştım gerçi ama geçtiğimiz cuma gecesi İKSV Salon’daki konserini kaçırmak istemedim. Orada dinlediğim ‘Uzaktan’a bayıldım. ‘Unuttun mu Sahi’de süpermiş. Eve geldim, hemen albümü satın aldım tabii. Göksel’in bayıldığı eski Türkçe şarkılardan kurtulmasına çok sevindim, kendi şarkılarını o kadar özlemişim ki...
Döv beni!
Londra'daki spor salonlarının yeni trendi insan dövme torbaları. Boks torbaları gibi düşünün ama bunların arkasına geçen çalıştırıcılar size saldırarak, canlı bir insandan hıncınızı almanızı sağlıyor. Spor olarak kullanılmaya başlansa da torbanın asıl amacı öfkeyi boşaltmak. Çalıştırıcılar isterseniz farklı ünlülerin maskelerini de takıyor ve onları dövüyor gibi hissediyorsunuz. Londra’daki saati çalıştırıcıyla beraber sadece 9 pound olan bu aktivite Türkiye’ye gelirse fiyat artışı olacağı kesin. Benim pataklamak istediğim birkaç ünlü var doğrusu, parama kıyardım!
Gereksiz eleştiriler
Okan Bayülgen Melek Baykal’a “Eski güreşçi ” dedi. İnsanların dış görünüşüyle alakalı yapılan esprileri hep gereksiz bulmuşumdur. Benzerlerinden 100 bin kat daha kaliteli bir kadın programı yapan birine daha hassas davranılmalı. Aynı programda Kıraç da uçuşlardaydı. “Müziğin mahvolmasına sebep Madonna’dır” gibi cümleler kurdu. Dünyanın en korkunç sesleri topten’im de ilk 5’te yer alan birinin böyle açıklamalar yapması komik! Son eleştiri Yüksek Sadakat’in “Eurovision gay bir yarışma, bizi bu yüzden elediler” lafına! Yüksek Sadakat, biz size “Berbat şarkınız, saçma kostümlerinizle bizi rezil ettiniz” dedik mi, demedik! Siz de konuyu kapatıp yolunuza devam edin.
YORUMLAR