Doğal doğum kongresi izlenimlerim…
Geçen haftaki yazımda da söz ettiğim gibi, 24–26 Nisan tarihlerinde 1. Ulusal Doğal Doğum Kongresine katıldım. Doğal doğum her kadının hakkıdır diyerek başladığımız kongrede üç gün boyunca doğumun tarihsel sürecinden tutun doğuma hazırlık sınıflarına, suda doğumdan, anne dostu hastane uygulamalarına kadar pek çok sunum dinledik.
Özellikle Michel Odent’ in sunumundan sonra, doğumlarımızı iyileştirmek adına önümüzde çooook uzun bir yol olduğunun tekrar farkına vardım.
Bu kongreden bende kalanlara gelince;
Maalesef ülkemizde herhangi bir hastanede özel, devlet fark etmez, doğum yapacak olan her kadın potansiyel bir risktir, saatli bombadır, tehlike arz eder, her an patlayabilir! Bebeği sağlıkla doğurtmak için yapılan her müdahale mubahtır, annenin canı yoktur.
Dünya sağlık örgütü lavman yapılmasın, doğuracak kadının doğal olarak bağırsakları boşalır demiştir ama bizim kadınlarımız doğumda kaka yaparlarsa çok utanırlar, aman derin lavman muhakkak yapılsın.
Doğumun doğal ilerleyebilmesi için oksitosin hormonunun düzgün salgılanması oldukça önemlidir. Suni sancı ve epidural doğumun ilerleyişini bozar ama bizim hastanelerimizde bu iki müdahale olmaksızın normal doğum yapmak neredeyse imkânsızdır.
Doktorların çalışma şartları, kanunların onları yeterince korumaması, ebelerin hastanelerde aktif olarak mesleklerini yapamamaları doğumun bu denli medikalize olmasının en büyük nedenidir.
Tüm kongre boyunca konuşmacıların büyük çoğunluğu doğum yapacak kadından hasta olarak bahsetmiştir ki, bu bile her şeyi açıklar…
Taaa Osmanlılarda bile kullanılan doğum sandalyesi unutulmuş, ısrarla çatala yatırılan gebelere bolca epizyo uygulanmıştır. Ne için, tabi ki doktorların rahatı…
Yeni doğal bebek doktorların acelesi yüzünden annesinden derhal ayrılmış ve dünyaya geldiği gibi pek çok müdahaleye maruz kalmıştır. Anne, bebek bağlanması da neymiş, bizim işimiz bitsin onlar bir ömür boyu bağlanırlar zihniyeti nesilden nesile itinayla bulaşmıştır.
Doğal doğum mu, sezaryen doğum mu? Valla ben sezaryen yaparım kafam rahat olur risk, misk almam, öğrencilerime de aynen böyle söylüyorum. Üst üste beş sezaryen garantisi veririm. Öyle su akar, doktor bakar yapamam, illa müdahale etmem gerekir. (Bu cümleler gerçek hayattan alınmıştır.)
Ve tüm bunların yanında mesleklerine gönülden bağlı, doğumun doğallığına, mucizesine, kadının yaratıcı gücüne inanan doktor, ebe ve doğum destekçilerini (doula) tanımak, onların destekleriyle gerçekleşen doğumların tüm doğallığıyla akıp, annelere, babalara pozitif doğum deneyimleri yaşattıklarını bilmek gerçekten mutluluk verici, ümitlendirici…
Sonuç olarak bu kongrede çok güzel şeyler konuşuldu ama hayata ne kadarı geçer, önümüzdeki günlerde doğumun doğallaşması adına neler yapılabilir, “doğal doğum istiyorsa tarlada doğursun” un ötesine ne kadar geçebiliriz merak etmekteyim…
YORUMLAR