O kadın nasıl doğursun?

Geçenlerde katıldığım bir doğum sonrası bu yazıyı yazmaya karar verdim ve kim bilir aynı şeyleri kaç defa daha yaşayıp, kaç defa daha yazacağım...


Uzun bir koridora dizilmiş sancı odaları ve aynı koridorda tamda bizim odanın kapısının çaprazında, kapıları her daim ardına kadar açık olan doğumhanenin tamda kapısının dibine yerleştirilmiş çatalda, bacakları bağlı bir kadın çığlık çığlığa bebeğini doğurmaya çalışıyordu.


Her şey soğuk, metalik eski korku filmlerindeki ameliyathaneleri çağrıştıran bir ortamda beyaz ışıklar, hareketsizlik, çaresizlik ve haykırışlar…


Bir ara bulunduğum odadan çıktım ve karşımda bacakları ardına kadar açık bir kadının gözleri bir saniyeliğine gözlerime değdi. Nedense çok utandım, aklımdan milyonlarca düşünce geçti ve o saniyenin belki binde birinde hissettiğim her şey kalbime kazındı.


O kadın nasıl doğuracaktı? Cevabı çok basit, bebek zorla annesinin içinden çekilip çıkarılacaktı. Oradaki sağlık personeli için annenin duygusal durumunun hiçbir önemi yoktu, yeter ki bebek hızlı bir şekilde doğurtulsun, kadında yaşasın da ne olursa olsun.


Her zaman söylüyoruz ya doğumda mahremiyet, hareket özgürlüğü, yerçekimini kullanın, doğumda kesintisiz destek her kadının hakkıdır…


Hani nerede, yanında bile geçmiyor.


Normal doğum yapmak için hiçbir lükse ihtiyacımız yokken, her şey zaten tüm doğallığıyla bedenimizde kendiliğinden oluyorken bu yapılanlar niye?


Bir kadın için sevişmek ne kadar mahremse, doğum yapmakta aynı şekilde mahremdir. Hiçbir kadın tanımadığı ya da tanımadığı, o saniye koridordan geçen başka bir insana cinsel organını gösterecek şekilde çatala yatırılmamalıdır.


Doğumda tecavüz, doğumda kadın hakları ihlali tamda bu anlama gelir.


Kalabalıkları, açık kapıları sevmez doğuran kadın. Etrafta kendisine tehdit olarak algıladığı bir durum, varlığından haz etmediği bir kişi varsa yavaşlar belki de ilerlemez doğumu, ikinci bir emre kadar bebeğin çıkacağı yollar kapanır. İzlenme hissini, kalabalık odaları, çalan telefonları, yüksek sesle konuşan insanları, sorulan soruları ve takip edilme hissini de sevmez. Kendi başına buyruktur, kalbi nasıl kendiliğinden atıyorsa doğum yapmak içinde rahimi kendiliğinden çalışacaktır.


Hastanelerimizde doğuran kadın için ideal ortamı yaratmanın çokta zor olmadığını düşünüyorum ve katıldığım doğumlarda elimden geldiği kadar annelerin mahremiyeti korumaya çalışıyorum. Kapıyı çalmadan odaya çat kapı giren sağlık görevlileri Amerika’yı yeniden keşfetmişim gibi bakıyorlar olsalar da, benim tek yaptığım sakin bir müzik açmak, ışıkları kısıp birkaç mum yakmak, aromaterapi yağlarımla odayı mis gibi kokutup hastane ortamında kendi alanımızı yaratmak, masaj yapmak, annenin saçlarını okşamak, onunla beraber nefes almak, onun doğum alanını korumak…


Bütün bunları yapmak çok basit ve bir o kadarda yardımcıdır, ufak değişimlerle büyük farklar yaratabiliriz.


Kadınlar bilgilendikçe, doğumun sadece kadın vücudunda olan fizyolojik bir süreçten fazlası olduğunu sağlık personeli öğrendikçe, doğum ortamlarının iyileşmesi için talep arttıkça hastane ortamlarının da iyileşeceğini umuyorum…

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.