Rutin epizyotomi istemiyoruz!
Bilmeyenler için önce epizyotomi nedir onu açıklayayım. Bebeğin doğumu anında işleri daha çabuklaştırmak ve annenin perine bölgesinde oluşabilecek hasarları engellemek için vajenden anüse doğru açılan cerrahi bir kesidir.
Ülkemizde ilk bebeğini normal doğumla dünyaya getiren kadınların neredeyse %90'ından fazlası rutin epizyotomi uygulamasına maruz kalıyor ve zannediyorlar ki epizyo açılmazsa perine bölgesinde feci yırtıklar oluşur. Doktorlar bu bölgenin yırtılmasındansa düzgünce kesilmesini öneriyor ve epizyosuz doğum imkansızdır diyorlar. Çoğu anne adayı da, ha sezaryen olmuşum karnım kesilmiş, ha normal doğurmuşum vajen kesilmiş diye düşünüp sezaryen ameliyatı ile bebeklerine kavuşuyor.
Oysa yapılan bilimsel çalışmalar epizyotominin liberal veya rutin kullanımının yararlı olduğunu gösteren güvenilebilir bir kanıt gösterememiş, ama bu uygulamanın zararlarını gösteren kanıtlar oldukça fazlaymış. Mesela epizyotomi bazen haftalar veya aylar boyu süren acılara neden oluyor, kan kaybını artırıyor, kesilen bir perine yırtıklara karşı kesilmeyen bir perine kadar dayanıklı olmadığından daha ciddi yırtılmalara sebep olabiliyor, sıklıkla iltihaplanıyor, idrar veya dışkı tutamamaya sebep olan çeşitli komplikasyonlarla ilişkilendiriliyor, yaranın iyileşmemesi, abseler, pelvik taban kaslarına kalıcı zararlar verebiliyor ve sebep olduğu acı nedeniyle birçok kadının emzirmesine engel oluyor.
BU BEDEN DOĞURMAK İÇİN YARATILMIŞ
Normal, zamana saygılı, medikal müdahalelerin az kullanıldığı aktif doğumlarda, doktor da süreci iyi yönetirse yırtık olma ihtimali yoktur ya da oldukça düşüktür. Oluşan hasar gayet kolay iyileşen, dikişe bile gerek kalmayan 1. derece olarak tabir edilen, örnek vermek gerekirse ağız kenarımızda oluşan deri çatlaması gibi birşeydir. Oysa epizyotomi dediğimiz melet açıldığında zaten 2. derece bir kesiniz olacak ve bu da mukoza,kas ve deri tabakasında oluşacak. Burada bilmeniz gereken en önemli konu şu: Yapılan araştırmalar çoğu yırtığın ortalama bir epizyotomiden daha küçük olduğunu, büyük ve ciddi yırtık olasılığının açılan epizyotomiyle arttığını vurgulamaktadır. Dünya Sağlık Örgütü epizyotominin yalnızca gerçekten gerektiğinde uygulanmasını ve epizyotomi oranı olarak %10′un hedeflenmesini öneriyor.
Dünyadaki oranlara bakacak olursak, British Journal’ın Amerika ve Kanada’da 5000 anne üzerinde yaptığı meşhur araştırmaya göre ebe ile yapılan ev doğumlarında epizyotomi oranı %2.1, hastanelerde %33. Amerika’da 1980′lerde %60 civarında olan bu rakam rutin epizyotominin zararları üzerine artan kaynaklar sayesinde hızla düşmeye devam ediyor. British Medical Journal’a göre İngiltere’de 1980′de doğum yapan kadınların yarısından fazlasına epizyotomi uygulanırken, oran 1985′te %37′ye, 1995′te ise %20′ye düşmüş. Şu rakamlara bakınca %90' ın üzerindeki halimizin içler acısı olduğunu düşünmek gayet normal olacaktır.
Bu kesinin açılması son anda doktor tarafından verilen bir karar olduğu için doğumhanede sizin pek söz hakkınız olmuyor. Burada atlamamanız gereken en önemli nokta, işin en başında doktor seçiminizi yaparken sizin sesinizi duyan, doğum tercihlerinize saygı gösteren biriyle çalışmak, onun rutin epizyotomi hakkındaki düşüncelerini sormak, bu konudaki fikirlerinizi ve hassasiyetinizi dile getirmektir.
KADIN BEDENİNE VE DOĞUMUN DOĞALLIĞINA SAYGI
Ben demiyorum ki birşeylerde körü körüne diretin zaten böyle bir düşünce oldukça saçma olacaktır. Epizyotomi kararını doktor doğumda, bebeğin çıkım anında verir. Siz sadece bu konudaki hassasiyetinizi doğum öncesi doktorunuzla konuşabilir, yırtık oluşmasını önlemek için neler yapmanız gerektiğini araştırabilirsiniz.
Gereksiz yere yapılan rutin epizyotomi bir kadın hakları meselesidir. Saygı, sabır ve kesintisiz destekle yaşanan, doktorun anneyi gerektiğinde yönlendirdiği, çoğu zaman anneyi içinden yükselen doğal ıkınmalarını takip etmesi için yüreklendirdiği, rutin müdahalelerin olmadığı (epidural, suni sancı, kristaller, vakum vs.) annenin çatala mahkum edilmediği bir süreçte epizyotomi oranları yukarıda verdiğim yabancı ülke örneklerinde olduğu gibi düşecektir.
Ben şu anda pek çok kadın doğum uzmanı, ebe ve hemşirenin de katılımcı olduğu bir eğitimin içindeyim ve bu süreç içinde sağlıkçılardan aldığım izlenim doğumun doğallığını, kadın bedeninin mucizevi yaratım özelliğini, alışılmışlık olarak yapılan gereksiz rutin müdahalelerin doğumun doğal sürecine nasıl sekte vurduğunu, doğumdan sonraki ilk bir saatin anne, bebek bağlanmasındaki faydasını, sezaryen sonrası vajinal doğumun her kadının hakkı olduğunu, ister sezaryen, ister normal olsun her doğum sonunda sağlıklı her bebeğin ait olduğu yerin annesin yada babasının çıplak göğsü olduğunu (TTT- Ten Tene Temas) bu eğitim sayesinde yeniden farkettikleri olduğu...
Artık katıldıkları her doğum sonrası mümkün olduğunca normal doğumla ya da anne-bebek dostu sezaryenle doğan bebeklerin gözlerinin içindeki pırıltı onların da kalplerini ısıtıyor. Artık annelerin bedenlerini, bebeklerini içinden nasıl olursa olsun ama bir şekilde çıkartılacak robotlar olarak görmüyorlar. Çünkü biliyorlar ki doğum süreci hem anne hem de bebeğin hayatında derin etkiler bırakacak derecede önemli bir olaydır.
Peki size ne yapmak düşüyor?
Sizi gerçekten dinleyen, doğum hayallerinizi ciddiye alan, doğumun doğallığına gönülden inanan, tercihlerinize saygı duyan bir doktor bulmak, ona sonuna kadar güvenmek ve tabii ki doğum sürecine hazırlanmak.
YORUMLAR