Doktorlar da insan!
Doktor olmak yedi yirmi dört çalışmaktır. Özel hayatının olmamasıdır. Kafana esince herşeyi bırakıp gidememektir. Gece telefonunu kapatamamaktır. Doktor olduğunu öğrenen her insanın senden ayak üstü muayene istemesi, ilaç sorması, halasının kızının hastalığını anlatması demektir. Omuzlarınızda bir insanın hayatını taşırken stresinizi kimseye yansıtmamak, gülümsemek, pozitif olmak ama yapacağınız en ufak bir hatada yılların emeğinin, iç çamaşırınıza kadar elinizden alınması hatta zaman zaman dayak yemek, daha kötüsü hayatını tehlikeye atmaktır...
Gelelim kadın hastalıkları ve doğum uzmanı olmaya. Başta kadınlarla uğraşmak zordur, bir de hamile kadını düşünün... Endişelidir, hem normal doğum ister hem de herşeyin garantisini. Epidural istemez, vermeyince hatalı doktor olur. Doktor suni sancı vermez, doğum kendi kendine başlasın, yol alsın der. Aile ve anne adayı sabırsızlıktan patlar ve yine doğumun doğal ilerleyişini beklediği için kötü olan doktor olur. Doğum normal başlar ve sezaryene dönerse kesin doktorun bir katakullisi vardır. Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık...
Bir taraftan hastane sıkıştırır, bir taraftan gebe... Uzun nöbetler tutulur, uykusuz kalınır. Gece uykunun en tatlı yerinde gelen telefonla doğuma gidilir ve belki sabaha kadar doğum takip edip güne bağlanılır, gelsin hastalar... Yorgun ve uykusuz geçen gün biter, baş yastığa değdimi bunu hisseden başka bir gebenin doğumu başlar ve doğru hastaneye...
Bir günde kaç hasta bakabilirsin? Bunlardan kaçı gebe, kaçı hasta olur? Bu yoğunlukta gebelerinle nasıl ilgilenebilir, onların bitmek bilmeyen sorularını teker teker sabırla nasıl cevaplayabilir ve bir haftada kaç tane normal doğum yaptırabilirsin? Doktorlar da insan, süper güçleri yok. Uyumaları, dinlenmeleri, kendilerine zaman ayırıp şarj olmaları gerekir.
Sistem onları korumuyor madem, onların kendilerini koruması şarttır. Bu koruma alanını onları bu güne getiren deneyimler, gebeler, aileler, korkular, duygular, içgüdüler, mesleki deformasyonlar, başka doktorlardan duydukları korkunç hikayeler, vizyon, bilgi, yaşadıkları travmalar ve hatta kendi doğumları oluşturur. Konu bir bebeğin ve anne adayının hayatıysa önce bilgiler, deneyimler ve sonra travmalar konuşur.
Bazı doktorlar doğumun kendiliğinden başlaması için gebeliğin 40. haftasını geçirmez ve bazıları 42. haftaya kadar bekleyebilir. Bu iki doktor kendi konfor alanlarını bir şekilde belirlemişlerdir. Siz 41. haftada anne karnından cansız bir bebek doğurtmak zorunda kalan bir doktoru (doktor hatası değildir, doğum bir bilinmezdir, doğaldır, risklidir ve teslimiyettir) belki sonsuza kadar ve en azından uzun bir süre için başka bir gebenin doğumunun kendiliğinden başlaması için 42. haftaya kadar rahat rahat beklemesi için ikna edemezsiniz. Şahsi fikrim böyle zor bir deneyimi yaşadıktan sonra uzun bir süre duygusal olarak toparlanmak zor olsa gerek... Dedim ya onlar robot değil. Duyguları, korkuları, hatıraları olan ve bana kalırsa dünyanın en zor mesleklerinden birini yapan, omuzlarında kocaman yükler taşıyan kişiler. En büyük desteği almaları ve kendilerine çok iyi davranılmaları gerekirken üstüne bir de hayatları bile risk altında. Bakınız; dayak yiyen, ölümle tehdit edilen ve öldürülen doktorlar...
Bunca yük taşırken normal doğum takip etmek zaten kafamın almadığı bir durum. Doktorun büyük ihtimalle tüm doğum sürecinde senin yanında olamaz çünkü poliklinikte başka hastaları muayene etmesi, sezaryen yapması ve azıcık uyuması gerekebilir. Seni nöbetçi doktor muayene edecek, uzun uzun nst (bebeğin kalp atışlarını ve annenin doğum kasılmalarının şiddetini, süresini ölçen alet) takibi olacak ve sonuçlar senin ve bebeğinin sağlığından sorumlu olan tek şahısa yani doktoruna iletilecek. Herkesin bir sürü işi var. Zaten doğumuna daha çok var, bebeğin kalp atışlarına bakalım yeterli.
Oysa anne adayı hareket özgürlüğü istiyor, nst'ye sürekli bağlanmak istemiyor ama aynı zamanda bebeğinin kalp atışları düzgün mü diye merak ediyor. Doktoru yanında kalamıyor, ebe desteği zaten yok, doula varsa dahi medikal bir destek veremiyor. Herşeyden önemlisi kadının ve bebeğinin sağlığı ve onu sağlayacak kişi yani doktorun yanına gelemiyorsa uzaktan sizin için elinden gelenin en iyisi bu! Sistemin gereği, hastane kuralları ve doktoru hiçbir şekilde korumayan kanunlar çoğu zaman, çoğu doktor için bunları gerektiriyor. (Kurallar delinmek için vardır mottosuna sahip doktorlar da yok değil).
Kimse doktorları suçlamasın artık. Beğenmiyorsanız, size ve isteklerinize hitap etmiyorsa, bir orta noktada buluşamıyorsanız başka bir seçenek bulmalısınız. Doktorunuzu zorlayacağınıza, doktorunuzu değiştirin, çünkü o değişmeyecek! Onlar da bizim gibi etten, kemikten insanlar. Gözleri ile ultrason çekemiyorlar. Normal doğumda size bir garanti veremiyorlar. Taşın altına elinizi sokmalısınız, normal doğuma doktor beni doğurtsun gözüyle bakarsanız çok güzel doğurtulursunuz! Önemli olan doktoruna ben doğuracağım, hazırlandım, kendime, bedenime, bebeğime ve size güveniyorum doğurmama destek olur musunuz hissini verebilmektir...
YORUMLAR