Doğumun başlasın istiyorsan...
Hamileliğin son ayı anne adaylarının sabırlarının tükendiği, bebeklerini kucaklarına almak için gün saydıkları bir dönem. Eğer normal doğum yapmayı düşünüyorlarsa doğumun kendiliğinden başlamasını sabırla beklemenin dışında yürümek, merdiven çıkmak, cinsel ilişki, acı yemekler ve hurma yemek, göbek atmak, pilates topunda hareketler yapmak gibi pek çok bedensel aktiviteyi denedikleri bir süreç.
Doğum eyleminin bebek doğmayı seçtiğinde başlayacağı bilincinde de olsalar bazen, “şu güne kadar doğum başlamazsa suni sancıyla doğumu başlatırım” gibi bir son tarihle karşılaştıklarında paniğe kapılıp doğumun doğal olarak başlamasını destekleyecek tüm yolları deneme haline giriyorlar. Bu son tarih kimi zaman gebeliğin 38. haftası, kimi zaman 40. ya da 42. haftası olabiliyor. Bu da tamamen doktorunuzun bebeğin durumuna göre verdiği tıbbi bir karar.
Anne adayı zaten bekleme halinde yeterince gerginken, verilen bu son tarih yaklaştıkça çırpınıp duruyor. Geriliyor ve strese giriyor. Zaten bedeni ağırlaşmış ve büyüyen bebek yüzünden farklı bir postüre girmişken sürekli aktif olmaya merdiven çıkıp inmeye, top üzerinde zıplayıp hurma yemeğe, her an bedeninin doğum için vereceği o sinyalleri dört gözle beklemeye çalışmak, süreci hem ruhsal hem de bedensel olarak daha da gergin geçirmesine neden oluyor.
Aslında 38. hafta itibariyle doktor tarafından son tarih verilmese de aynı süreçler, aynı ruh halleri aşağı yukarı yaşanıyor. Bekleme haline geçmiş bir anne adayını gören herkesin, doğumun ne zaman olacağını sorması ve bu konu üzerinden fikirler yürütmesi de cabası…
Yaşanan tüm bu stres bedende birikiyor. Karın ve kalça kasları, bağları geriliyor, sertleştiriyor. Doğumun başlaması için gerekli olan bırakma ve teslim olma halinden eser kalmıyor. Bedenle zihin arasında köprü olan nefes unutuluyor.
Bebeği dünyaya gelecek bir yolcu olarak düşünürsek, geçeceği yolun iç içe geçmiş iki katmandan oluştuğunu bilmeliyiz. Birinci katman sert zemini; pelvis yani kalça kemiği. Bu kemik yapının eklemleri gebeliğin başından itibaren relaksin denen bir hormon sayesinde yumuşayıp gevşemeye ve doğum anında bebeğin rahatça içinden geçebileceği kadar açılmaya başlıyor. İkincisi ise yumuşak yolu. Bebeği sarıp sarmalayan ilk evi rahim (kalp kadar fazla kaslı olan bir organ) ve doğum kanalı. Tabi rahim içimizde öylece havada asılı durmuyor. O da bağlarla kemiklere yapışıyor ki rahim sabit dursun. Tüm bu yapı bağ doku da büyüyen rahim sayesinde belirli bir yükün altına giriyor. Eğer bel, karın ve kalça kasları arasında güç ve esneklik olarak bir denge ya da dengesizlik varsa, bu gebelik sürecinin konforunu ve doğumu etkileyen önemli bir faktör olarak karşımıza çıkıyor.
Bu iki harika yol da iç içe. Yolcu yumuşacık olan ilk yolla sarmalanıp sert olan kemik yapı içinden ilerleyerek dünyaya doğuyor. Her şey mükemmel bir yaratımın ürünü…
***
Gebelik süresince hamile yogası ve pilates yapmış bir annenin beden farkındalığı çok daha yüksek oluyor. Gebeliğin son trimesterinde yapılan egzersizler ve pozlar kalça, karın ve bacak kaslarını yani tüm yukarıda anlattığım tüm bağları, kasları ve kemik yapıyı gerek nefes ve gerekse yapılan uygun hareketler yumuşatıp rahatlatmaya yönelik oluyor. Akıllı beden kendi kendini yumuşatırken değişen bedenin ve hayatın getirdiği stresin yansımaları da bu sayede önleniyor.
Diyeceğim şu; doğumunuz başlamıyorsa bebeğin yumuşak yolunu rahatlatmayı deneyin. Bu sadece diyafram nefesini deneyimleyerek, karın ve kalça kaslarının gevşemesini araştırarak yapılabilir. Ilık bir duş almak ve bütün kaslarınızı serbest bırakabileceğiniz, rahatça uzanabileceğin bir pozisyon alarak sakin bir müzik eşliğinde bedenini geren tüm düşüncelerden arınmayı deneyimleyerek de olabilir. Bazen bedensel olarak aktif hareketler yapmaktansa yumuşak yolu gevşetmeyi, bebeğin geçeceği yolları yumuşacık ve serbest bırakmayı hayal etmek doğumun başlamasına yardımcı olabilir.
Durmadan doğumun başlamadığını düşünerek, sadece bedensel olarak efor sarfederek, hoplayıp zıplayarak ya da durmadan hurma yiyerek doğumu başlatmaya çalışmaktansa, bırakmak, gevşemek ve yumuşamak yeterli olabilir. Bazen bu gevşeme zihinsel çalışmalarla, bazen de bedensel olarak yapılan rahatlatıcı ve gevşetici egzersizlerle sağlanabilir. Çünkü doğum bir teslimiyet zamanıdır. Tüm bedeniniz ve duygularınız doğum günü için yumuşamaya, gevşemeye ve açılmaya doğru yol alırken, zihninizden geçenlerin bu sürece ket vurmasını engellemenin tek yolu gevşemeye ve bırakmaya hem bedenen, hem de ruhen yer açmaktır.
YORUMLAR