Hangi hastanede doğuracaksın?
Hamile kaldıktan sonra akılları kurcalayan en önemli konulardan biri doğumun hangi hastanede olacağıdır. Devlette mi olsa, özelde mi? Bütçemizin yettiği en iyi hastane hangisidir? Normal doğumu destekleyen doktoru hangi hastanede bulurum? Devlet hastanesinde doğum yaparsam bana nasıl davranırlar? İşte bugün konuştuğum ve yazıştığım doğum yapmamış çoğu kadının aklındaki sorulardı bunlar. Ve doğurmuş olanlar; kimileri devlet hastanesinde mutlu olmuş, kimisi özelde, kimisi devlet hastanesinde doğum yaparken şiddet görmüş, kimisi özel hastanede… (Doğumda şiddet illa tokat yemek demek değildir, aşağılayıcı bir söz, gereksiz yere uygulanan rutin medikal müdahaleler de doğumdaki şiddetin içinde girer.)
Aşağıda okuyacağınız doğum hikayeleri annelerin doğum anılarından kalan duygu ve düşüncelerinin birer bölümüdür. Kimi hikaye devlet hastanesinde, kimisi özel hastanede geçer:
1. Anne: Bir devlet hastanesi, normal doğum
“Çok sancım vardı, suyum gelmişti ve ben taksiden inemiyordum. Güvenlikten tekerlekli sandalye istedik kendiniz alıyorsunuz dediler. Zaten telaşlıyız ve korkuyoruz, eşim bir şekilde tekerlekli sandalyeyi buldu ve doğumhaneye gittik. İçeri girdiğimde büyük bir salonla karşılaştım ve benim gibi doğurmaya gelmiş yaklaşık yirmi kadar kadın aynı yerde bağıra çağıra sancı çekiyor. Manzarayı görünce çok korktum. Bazı kadınlar sıraya girmiş çıplak bir şekilde muayene sırası bekliyordu. Arada görevli erkek hademeler doğurmaya çalışan kadınların arasında geziyorlardı. Karşı yatakta yatan bir kadının sancıdan çok ağladığını gördüm ve yanına gelen doktor ya da hemşire ne olduğunu bilmiyorum, kadının bacaklarına vurdu. Hamile bayanlara “Ne bağırıyorsunuz bana mı sordun hamile kalırken, sana doğum yaparken acı çekmeyeceksin diye biri garanti mi verdi” dedi. Sizi şikayet edeceğim dediğimde önemsemediler. Tüm bunlara rağmen bebeğimi doğurmak zorundaydım ama dokuz saat olmuş ve hala doğuramamıştım. Yalnızdım ve ailemden biri ile görüşmek istediğimde ona bile izin vermediler. “Çıkmak istiyorum” dedim bana buradan çıkış yok doğur öyle git başka türlü çıkamazsın dediler. Doğum yaptıktan sonra çocuğumu 3 gün görmeme izin vermediler. Bunca yıl sonra anne olabilmişim, her saniye öldüm öldüm dirildim. İl Sağlık müdürlüğünü arayıp şikayet ettikten sonra çocuğumu görebildim. Hastane kuralları hastaları çıldırtıyor.”
2. Anne: Başka bir devlet hastanesi, normal doğum
“Özel oda tutmak istedik ama maalesef o kaldırılmış. Hastane doktorları ve hemşireleri olarak gerçekten çok iyi, ancak doğumhane maalesef kapalı cezaevi gibi. İçeri girdiğin andan itibaren doğum yapana kadar kimse ile görüşmüyorsun ve bu biraz insanın sinirlerini yıpratıyor. Ama onun dışında ben çok memnun kaldım. Hijyen konusuna gelince hastane biraz pis, kendi hijyeninizi kendiniz sağlayacaksınız.”
3. Anne: Bir devlet hastanesi, normal doğum
“… sancı odasında 7-8 kişi birden bağırmamızı mı dersiniz, yanımdaki kadın doğururken bebeğinin kafasını görmemi mi. Ben kendimi unutmuş etrafa dalmışım. Sanki anteni çekmeyen televizyon gibiyim. Görüntüler, sesler, bir sürü insan ama hepsi bulanık. Özel hastanede “normal doğmaz” denen bebeğim devlet hastanesinde ikindi ezanıyla dünyaya geldi. 7 kişilik koğuş tarzı odalarda refakatçisiz bir şekilde bebeğimle baş başa bir gece geçirdim. Kimseyi yanıma göndermediler. Gariban gibi hissettim kendimi daha anlatılacak çok şey var…”
4. Anne: Bir özel hastane, normal doğum
“Hastaneye vardığımda sancılarım çok şiddetliydi. Ben doğum başlayana kadar odamda kalırım sanıyordum ama ebeler doğumhanede olduğu için bizi yerin iki kat altındaki doğumhane bölümüne aldılar. Bir odadayız, bu oda perdelerle dörde bölünmüş. Hani sadece devlet hastaneleri böyleydi, ben neden doğumdan önce buralara bakmamışım… Şansıma benden başka üç doğum daha var ve hepimiz doğurana kadar o odadayız. Panik oldum ve uzun süre sakinleşemedim. Israrla odaya çıkmak istememize rağmen bizi bebeğim doğana kadar yaklaşık sekiz saat, o minicik odada tuttular. Önceden kabul ettikleri doğum tercihlerimin hiçbirine uyulmadı. O kadar para verdik, tabiri caizse paramızla rezil olduk…”
5. doğum benim gözlemim: Özel hastane, normal doğum
“Su gibi aksın derler ya aynen öyle bir doğumdu. Hastane personeli daha önce doğumda doula desteği alan ve epidural almayan bir kadını nadir görmelerinin verdiği şaşkınlıkla harika destek oldu. Her şey çok iyi gidiyorken doktor anneyi polikliniğe kontrol için çağırdığında açılma sürecinin neredeyse sonlarına geldiğimizi biliyorduk. Cumartesiydi ve poliklinik tıka basa hamile, doğurmuş ya da hasta kadın kaynıyordu. Biz doktorun yanına çıkacağımıza zahmet edip o aşağı gelsin diye ısrar ettik ama ne mümkün. Anneyi tekerlekli iskemleye oturttuk ve birkaç kat yukarıdaki polikliniğe çıktık. Evet, içerisi kadın kaynıyor, herkes sırasını bekliyor. Ben, baba ve tekerlekli sandalyede yaklaşık on saattir sancı çeken ve muayene sonrası tam açık olduğunu öğrendiğimiz anne yaklaşık on dakika doktorun odasından diğer hastanın çıkmasını bekledik. Bekleme süresince diğer kadınların doğum sancısı çeken anneye bakışlarını tahmin edebilirsiniz. Sonrası doktorun tam açık anneye “daha bu işin doğumu var epidural takalım” sözleri ve doğumdan sonra açtığı epizyoyu dikerken anestezi kullanmaması üzerine canı yanan anneye “eee sen doğal doğum istemiyor muydun, ben sandım dikiş atarken de uyuşturma istemiyorsun” diyerek hepimizi şoka sokması ile biten bir özel hastane doğumu…”
***
Ben bir doula olarak, devlet hastanesinde hiç doğuma girmedim, zaten anladığım kadarıyla çoğunda anne adayının yanına kimseyi almıyorlar. Kadınlar yalnız ve çaresizce doğurmayı bekliyorlar. Kimi devlet hastanelerinde özel odalar mevcut ve refakatçi kabul ediyorlar. Devlet hastanelerinin bazılarında günde elliden fazla doğum olabiliyor. Bu durumda sizinle ilgilenen doktorun ve ebenin yorgunluk halini, kaç saattir nöbette olduğunu bilemiyorsunuz.
Doğum yapan kadının ilgiye, sevgiye, şefkate ve desteğe ihtiyacı varken bu fabrikasyon doğumlar, yorgun doktor ve ebeler onca kadının hangisine bu desteği, ilgiyi ve şefkati sağlasın? Anlayacağınız iki ucu çoklu değnek. Herkes kendi açısından haklı derken, işi doğum gibi mucize bir meslek olanın da sevgi dolu bir kalbi ve dili olması gerekmiyor mu? O gün kaç tane doğuma girerse girsin karşısında korkudan ve sancıdan kendini kaybetmiş bir kadına bağırmak mı işe yarar yoksa sakince konuşup şefkatle dokunmak mı…
Özel hastanelerde durum daha bir farklı. En azından basıyorsunuz parayı ve daha hijyenik hastane şartlarına kavuşuyorsunuz. Zaman zaman daha güler yüzlü ve ilgili personel size denk geliyor. Daha şık odalarda bolca para ödediğiniz hastanenizde muhtemelen sezaryen oluyorsunuz. Normal doğum için sağlanan şartlar devlet hastanesinden çok daha iyi, en azından kendi odanız var ve orada ne yaparsanız yaparsınız. Sıcak su ve duş alma imkanı, suda doğum, istediğiniz kadar refakatçi, istediğiniz zaman epidural anestezi ve doula desteği alabilirsiniz.
İster özel hastane, ister devlet hastanesi, en önemli şey size nasıl personelin denk geldiği. Güleryüzlü, ilgili, sizi dinleyen, doğum sürecinde size destek olan, elinizi tutup sizi anladığını hissettiren doktorlar, hemşireler, ebeler vs. hem devlet hastanelerinde, hem de özel hastanelerde çalışıyorlar. Şanslıysanız onlardan birine denk geliyorsunuz ya da yıllardır aynı hikaye. “Kocanın altındayken de böyle mi bağırdın” diyeninden, bacaklarını açmayan anneye vuran ve hakaret eden personele kadar pek çok cins cins insan hastanelerin kadın doğum katlarında çalışıyor.
Bu arada salon ortamında toplu şekilde doğurulan devlet hastanelerinde durum apayrı. On yatak varsa, on kadın, on hikaye var. Kimisi üniversite mezunu, kimisi okuma yazma bilmiyor. Kimisi kocasının tecavüzüne uğramış, kimisi kaçırılmış, kimisi doğuma hazırlık eğitimi alacak kadar bilinçli… Hepsi kadın ve hepsi kendilerine, doğum süreçlerine ve bebeklerine saygılı, şefkatli sevgi dolu doğumları ve hijyenik fiziksel koşulları hak ediyorlar.
Kadın bedenini robotlaştırıp, doğum sürecinde duyguları olmayan bir nesne gibi gören ve doğum sürecinin tüm iyilik ve başarı halini sadece ve sadece anne ve bebeğin hayatta olması olarak gören (elbette en önemlisi bu ama sadece bu değil) ve hala diş çektirmeyle doğum yapmayı mukayese eden tüm zihniyeti kınıyorum.
Her koşulda olduğu gibi doğurmak içinde yeterli paran ya da şansın varsa (özel hastane koşullarında, hatta bazı özel hastanelerden çok daha iyi koşullada doğum yapabileceğiniz devlet hastanelerimiz var), şöyle en yükseğinden bir özel sağlık sigortasına sahipsen en kral doktoru bulup, bir doula ile anlaşıp, beş yıldızlı hastane ortamında ister suda ister karada içgüdülerin nasıl isterse o şekilde bebeğine kavuşabilirsin. Bu şartlar altında tüm süreç senin tercihlerine saygı duyarak ilerler. Eşin ve doulan hep yanında olur. Odanda istemediğin kimse olmaz. Öyle zırt pırt NSTye bağlanmaz, doktorundan başkasına vajinal muayene olmazsın. Sonra doğurursun. Her şey yolundaysa göbek kordonunu geç kesebilir ve hemen bebeğini sana verebilirler, ten tene temas on numara! Doğum sonrası bebeğini kimse senden almaz, onunla beraber hatta yürüyerek odana geçersin.
Ben istiyorum ki her kadın böyle doğursun. Tüm bu güzellikler sadece parası olan insanlara sunulmasın. Cebinde doğuma, özel doktora, özel hastaneye verecek bir kuruşu olmayanlar da böyle doğumlar yapabilsin. İsterse normal doğursun, isterse sezaryen ama her şey en kaliteli tıbbi imkanlarla, saygıyla, sevgiyle ve şefkatle olsun…
YORUMLAR