Olduğum kadar…
İki hamilelik arasındaki en büyük fark bende demiştim geçen yazımda. Neden bilmediğim ama hormonların bir işi olduğunu düşündüğüm, aşırı asabiyet ve alınganlık bu hamileliğimde en başından beri benimle birlikte. Daha hamile olduğumu bilmeden 2,5 yaşındaki kızımın yaptıklarına artık neden sabredemiyorum diye düşünürken ortaya çıktı sebebi, hamileydim. Ve tüm hamileliğim boyunca hep sinirliydim, hep sinirliyim. Kızıma eskisi gibi sabırlı değilim.
Çokbilmiş bir anne olarak kızıma sabırsızlığımın aslında benden kaynaklandığını, bende bir sorun olduğunu ve bu yüzden çocuğu da sabredemediğim davranışlara sürüklediğimi de biliyordum hep.
Ama o kriz ve çığlık anlarında sakin kalmayı daha doğrusu istediğim gibi sakin kalmayı beceremedim genellikle. İstediğim gibi sakin kalmak ise şuydu, örneğin hiç beklenmedik zamanda mesela bir çiçeği koklarken çiçek kopup düştüğünde feryat figan ağlama ya da ben fark etmeden onun istemediği bir eylem gerçekleştiğinde(oyun sırasında dedesinin telefonun çalıp onun da konuşması gibi) verdiği aşırı ağlak ve zırlak tepkilere onun göz hizasına inip sakinleşmesini bekleyip sonrasında o konu üzerinde konuşma. Seni anlıyorum bıdıbıdı olduğu için üzüldün ama her zaman istediğimiz gibi olmuyor falan fişman…
Ben bundan ziyade şöyle buluyorum kendimi:
Ayda: Çığlık, feryat figan bir ağlama
Ben: Noldu? Neden ağlıyorsun? (bu arada neden ağladığını anlıyorum ve bu .oktan sebep beni daha da kızdırıyor)
Ayda: Ağlamaya devam
Ben: (sert bir ses tonuyla) Ağlarsan seni anlayamam ağlaman bitsin konuşalım ya da ağlarsan şu istediğini hiç yapmam!
Ayda: Daha çok ağlama ve feryat figan
Ben: (yine sert bir sesle ve dişleri sıkarak ve bazen bağırarak) sen bilirsin sen ağlarken /çığlık atarken rahatsız oluyorum, susarsan konuşuruz
Sonuç: Ayda benden kaçar
Bu gerginliğin kaynağı benim. Ve karşımda 3 yaşında duygularını tam olarak ifade edemeyen, aslında annesinin karnındaki bebek ile ilgili büyük endişeleri olduğunu bildiğim, davranışları bu yüzden de değişen kızıma, çok iyi anladığım, bildiğim halde o kriz anlarında bildiğim şeyi uygulayamıyorum, yapmam gerekeni yapamıyorum, patlıyorum.
Bu durumuma istediğim gibi bir çözüm bulamadım, çünkü o kriz anlarında sabretmek elimde değil hala sık sık patlıyorum.
Ve şöyle düşünmeye başladım, küçük kızımın hayatında kardeşi doğmadan büyük bir değişiklik oldu bile, annesi artık hiçbir zaman eskisi gibi olamayacak belki de. Tabi ki hormonlarım düzelecek, ben daha sakin biri olacağım ama ben artık iki çocuklu bir anne olacağım. Bunu da böyle kabullenmesi gerekecek, adapte olacak, uyum sağlayacak, belki de bu krizler hayatın gerçeklerini göstermeye başladı ona, hiç istemesem de, vicdan azabından uyuyamasam da, kendime söz geçiremediğim anlarla, hayatın sıkıntılarıyla karşılaştırmaya başladım onu.
İşte bu sabah saat 4’ te uyanıp uyuyamayıp yine bunları düşündüğümde, çözüm bulamadığımda, Nilüfer Devecigil’in seminerlerinde sıkça duyduğum lafı geldi aklıma: “kendine şefkat göster.”
Ah ne kadar zor hatta bazen en zor, kendine şefkat göstermek..evet ben iyiyim, iyi bir anneyim demek. Olduğum kadarı kabullenmek ve fazlasını yapamadığım için kendime kızmamak.
Hatırlatmalıyım bunu bana, hele bundan sonra sıkça, “kendine şefkat göster.”
YORUMLAR