Arkadaşım özür dilerim
İnsan hayat boyu birilerinden utanır.
Montları giymiş giderken kutudaki bahşişi avuçlayan arkadaşından utanırsın. Ağzını şapırdatmaktan vazgeçmeyen babandan, başkalarının yanında seni küçük düşüren sevgilinden utanırsın. Misafirlikte “anne sen niye hiç pilav yapmıyosun” diyen oğlundan, ayaküstü lafladığın komşunun pazar arabasına işeyen yanındaki köpekten utanırsın.
Sanki fermuarın açık kalmış, annen Facebook’ta bebeklik fotoğrafını paylaşmış, yeni eteğinden fiyat etiketi sallanıyormuş gibi kıpkırmızı kesilirsin.
Ama bunlar ölümcül durumlar değildir. Eline usulca dokunup bozuklukları arkadaşına bıraktırırsın. “Dişlerin için doktora mı gitsek baba?” dersin. Sevgiline meşrebince misilleme yaparsın. “Aa oğlum dün yedin ya daha” dersin yemek masasında, “çocuk işte” diye geçiştirirsin. Kükresen de anlamaz köpek, içinden geçirirsin: “Çüş artık!”
Peki, seni temsil edenler utandırmayı görev edindiyse ne yaparsın?
Hrant Dink’in “kederli ailesine ve tüm sevenlerine sabır” dilerken Davutoğlu, utanıyorum. Sanki ailenin mahalleden samimi olmadığı komşusu, evlerine gitmeyip sokakta ortaya söylüyor, nasıl olsa duyarlar diye. Yapması gereken sabır değil özür dilemek oysa. Sekiz yılda bir kez olsun düştüğü kaldırıma, uyuduğu toprağa bir dal bırakmadığı için. Onu önce tehdit sonra işlemediği suçtan mahkûm eden, öldürüleceği bilinmesine rağmen korumayan, sekiz yılda iki polis tutuklamakla yetinen devlet adına özür dilemeli.
O başsağlığı mesajı içinde ince mesajlar var. Davutoğlu, ailesiyle beraber Dink’in sevenlerine de başsağlığı diledi. İnsanın ailesi dışında sevenleri akrabalarıdır, yakın çevresidir. Fakat Hrant Dink herhangi biri değil. “Hrant Dink’in sevenleri”nden kasıt, her 19 Ocak günü Agos’un önünde onu ananlar herhalde. Cinayetin aydınlatılmasını, suçluların cezalandırılmasını isteyenler. “Başımız sağolsun” demeyerek kendini ve ortağı olduğu hükümeti “Hrant Dink’in sevenleri” arasına dahil etmiyor Davutoğlu. Böylece Hrant Dink’in sevmeyenleri de gereken mesajı alıyor.
“Ermeni dostlarımızı Türkiye’yi daha fazla ziyaret ederek karşılıklı önyargıları kaldırmaya davet ediyoruz” derken Başbakan utanıyorum. Yerin dibine geçmişim gibi bir his. O dostlardan biri arasa telefonu açamayacağım, birine rastlasam başımı öne eğeceğim yüz yüze gelmeyelim diye.
“Önyargıları kaldırmak için” Hrant Dink’in ailesini bir kez ziyaret etmemiş bir yüksek diplomasi uzmanının “önyargıları kaldırmak için Ermeni dostlarını” Türkiye’ye davet etmesinde sıkıntı var.
Bu insanların evlerinde oturuyoruz biz, topraklarını ekip biçiyoruz, toprakları üzerine toplu konutlar dikiyoruz, dükkânlarını tezgâhlarını işletiyoruz. Ecdadımıza laf ettirmezken, ecdadının merdiven basamağı yaptığımız mezar taşlarına basıyoruz.
Şimdi yüz yıl önce terk etmeye zorlandıkları evlerine davet ediliyorlar. İnsan kendi evine misafir çağrılınca ne hisseder? Hiç kendi evimde misafir olmadım, bilmiyorum.
Tek yapabileceğim olanlar, mesajlar için özür dilemek.
Arkadaşım, özür dilerim.
YORUMLAR