Ben penguensem sen nesin?
Bir garsonun günlüğü – 3
“Kıyafetleri müessese mi veriyor?”
“Evet.”
“Ütüyü sen mi yapıyorsun?”
“Evet.”
“Bütün garsonlar niye beyaz gömlek siyah pantolon giyer ki?”
“Bilmem, hiç düşünmedim.”
Restoran rahatlama yeridir, boş konuşmak da rahatlama yollarından biridir. Bırakıyorum rahatlasın.
Kıyafetleri ben alsam ne olur almasam ne olur? Ütüyü ben yapsam ne fark eder? Garsonlar farklı renklerde giyse senin hayatında ne değişir?
Bunları bana soran adamın üzerinde gri pantolon mavi gömlek var. Yanındaki lacivert pantolon sarı gömlek giymiş. Birinin kravatı kareli, ötekininki enine çizgili. Ceketleri sandalyeye asmışlar, dipleri buruş kırış. Alışveriş merkezinin tekinden gidip seçtiklerine, kredi kartına üç ya da altı taksitle aldıklarına kalıbımı basarım.
Elimde tepsi yanlarına yaklaşırken duydum. “Çok komik değiller mi ya?” dedi mavi gömlekli. Çizgili kravatlı ağzı kulaklarında göz etti, “Sus” der gibisinden. Ben tabaklarını önlerine koyarken sustular. Mavi gömlekli tutamadı kendini:
“Kaç siyah pantolonun var?”
“İki.”
“Kaç beyaz gömlek verdiler?”
“İki.”
“Sen mi yıkıyorsun?”
“Evet.”
Aslında “Çüş!” demem gerekirdi ama “Afiyet olsun” çıktı ağzımdan. “Efendim” diye eklemedim. Sevdiğim bir laf değil. Ona efendi deyince ben ne oluyorum? Bence kimse kimseye “efendim” demesin. “Evet efendim”, “Buyrun efendim”, “Nasıl isterseniz efendim.” Beyefendi, hanımefendi daha iyi. Neticede muhatabını muadili kadar tatmin ediyor. Amaç da bu zaten.
Yanlarından uzaklaşırken güldüklerini duydum. “Bir şey mi istemiştiniz?” diye döndüm. Çizgili kravatlı, kafasıyla havayı yukarı doğru itti. O sırada arka masalarında oturan adam el etti. Geçerken, mavi gömleklinin “Penguen gibi değil mi ya” dediği kulağıma çalındı.
Çekip bir sandalye karşısına otursam, desem ki “Ben penguensem sen nesin?” hadise çıkar. Benim siyah pantolonla beyaz gömlek üniformaysa senin gri pantolonla mavi gömlek ne? Ben hizmet ederken bana bunları giydiriyorlar, sana da onları. Benimkiler daha ucuz, seninkiler daha pahalı. Benimkileri patron veriyor, seninkileri al diye patron eline para veriyor. Renk ve kumaş seçmekte özgürsün ama eşek gibi kendin ödüyorsun. Eve giderken ben kotumu geçirip üstüne bir tişört çekiyorum. Sen sabahın köründen akşama kadar aynı bez parçalarının içindesin. Ben penguensem sen renkli penguensin.
Şimdi ben bunları söylesem terbiyesiz olurum, işimden olurum. O önündeki yemeği bugün bedava yer. Ama ikimiz de penguen olmaya devam ederiz.
Duymamışım gibi davrandım. Tabağı, içkisi, suyu, kahvesi hep benim elimden geçecek. İstesem pislik yaparım kimsenin ruhu duymaz. Yapabilirim de. Buna, bu zibidinin hal ve tavırlarına bakarak karar vereceğim. Gözüm üzerinde. Bana penguen demekte, sırıtıp gülmekte ısrar ederse günah benden gider.
Yahu, yiyeceğini içeceğini taşıyana adama hakaret etmek ne cesaret!
Arkası haftaya
YORUMLAR