“Güzel” olan “iyidir” de
“Gözlerinizi kapayın. Size gülümseyen birini hayal edin. Bu kişiyi tanımlamak için hangi kelimeleri kullanırsınız? ... Şimdi gözlerinizi açın ve bu kelimeleri yazın.”
Salonda üç yüz kişi var. Herkes önündeki ekrana aklına gelen ilk kelimeleri yazıyor. Karşılarındaki büyük ekrana hızla yansıyanlar şunlar:
Nazik
Zarif
Canlı
Yumuşak
İyi
Dürüst
Cana yakın
Tatlı
Hareketli
Sevimli
Şirin
Güzel
Sempatik
Yardımsever
Hoş sohbet
Moderatör devam ediyor. “Gözlerinizi yeniden kapayın ve karşınızda asık suratlı birini hayal edin. Bu kişiyi tanımlamak için hangi kelimeleri kullanırsınız? ... Şimdi gözlerinizi açın ve bu kelimeleri yazın.”
Kaba
Sert
Sevimsiz
Soğuk
Durağan
Nezaketsiz
Özensiz
Kötü
Cansız
Çirkin
İletişimsiz
Somurtkan
Ciddi
Moderatör soruyor: “Size gülümseyen kişinin bütün bu söylediğiniz sıfatları taşıdığına emin olabilir misiniz?” Ses çıkmıyor. İkinci bir soru soruyor: “Karşınızdaki asık suratlı kişinin bütün bu sıfatları taşıdığına emin olabilir misiniz?” Sessizlik sürüyor.
Bu durumun “normal” olduğunu söylüyor. “Pozitif” bir görüntünün pozitif çağrışımlar, “negatif” bir görüntünün negatif çağrışımlar yapmasının doğal olduğunu tekrarlıyor. Ancak bu çağrışımların gerçek olmadıklarını, durumun gördüğümüze anlam yüklemekten, onu kafamızda yeniden yaratmamızdan ibaret olduğunu açıklıyor. Kendini de konunun dışında tutmuyor. Bir araştırmadan söz açarak “Güzel olan iyidir”* diye özetliyor durumu. Anlattıkları gerçekten ilginç ama o anda aklıma gelen Bill Cosby’yi düşünmeme engel olamıyorum.
Cosby Ailesi dizisinin sürekli gülen, gülümseyen babasının gerçek hayatındaki taciz hikâyesi ortaya çıktığında izleyenleri ağır hayal kırıklığına uğramıştı. Çünkü Bill Cosby’nin, kendi hayatından izler taşıdığı bilinen dizide canlandırdığı gibi “tatlı aile babası” olduğuna inanmışlardı.
Örnek çok, gerek Hollywood’dan gerek Yeşilçam’dan, gerek dünyanın geri kalanından. Ama ne konu ünlülerin taciz hikâyeleriyle sınırlı, ne de o kadar uzağa gitmeye gerek var. Çünkü herkesin çevresindeki, hayatındaki kişilerle ilgili yaşadığı hayal kırıklıkları var ve neredeyse tamamı bu kişilere yükledikleri anlamlardan, bu anlamlardan kaynaklanan beklentilerden ve beklentilerinin gerçekle örtüşmemesinden ileri geliyor. Oysa söz konusu sadece bir insan. Kim ve ne olursa olsun, her şeyi yapması muhtemel ve olması ihtimal dahilinde. Tıpkı bizim gibi.
Birbirimizden çok farklı değiliz. Her birimiz herkesi, her şeyi kafamızda yeniden tanımlıyoruz, gözümüzde yeniden canlandırıyoruz. Bu yüzden “maviydi” dediğimiz çiçeğin yaprakları aslında “yeşil” olabiliyor. Bir adrese ikinci kez giderken sağa sapabiliyoruz, evvelce direksiyonu sola kırıp o adrese vardığımız halde. Söylenen sözleri bazen bu yüzden yanlış anlıyoruz, anlamak istediğimiz gibi anladığımız için. Bir insanı da nasıl görmek istiyorsak, aksine dair emareler tezahür etse bile, kafamızda onu o görmek istediğimiz haliyle yeniden yaratıyoruz. Sonra bir gün bir şey yapıveriyor, bir şey deyiveriyor ve şaşırıyoruz. Ya da bir şey yapsın, desin diye bekliyoruz, çıt çıkmıyor, kalakalıyoruz.
Ne yapmalı?
Birine pozitif anlamlar yüklemek, güvenme ihtiyacından. Eşitlendiğimiz bir başka nokta da bu. Farklı düzeylerde hepimiz bunu yapıyoruz, yapmaya da devam edeceğiz. Belki bunu fark etmemiz, zaman zaman hatırlamamız ve anlam yüklerken bir denge bulmamız gerekiyor: onun da neticede insan olduğunu unutmamak.
Peki karşımızdakinin insan olduğunu unutmamak ne demek? İnsan kim, ne? Kimlere neler yapabilir? O halde kimseye güvenmemeli mi? Herkesten her şeyi beklemeli mi? “Evet” desek, nasıl bir ruh haline sürükleniriz? “Hayır” desek kendimizi kandırmış olmaz mıyız? Ya hareket noktası olarak kendimizi alsak? O zaman “onun da insan olduğunu unutmamalı” sözünü açıklayabilir miyiz?
Cevabı bilmiyorum, sadece düşünüyorum.
* “What is beautiful is good.”
Minnesota üniversitesi’nden Karen Dion ve Ellen Berscheid ile Wisconsin Üniversitesi’nden Elaine Walster’in 1972’de yayımladığı araştırmanın başlığı. Araştırmanın sonucuna göre fiziksel çekiciliği yüksek kişilerin, beklenen karakter özelliklerini de taşıdığına da inanılıyor.
YORUMLAR