Başkalarının hayatı niye daha cazip?
Atasözleri tecrübeyle sabitlenen duyguları, düşünceleri açık eden eşsiz bilgi kaynakları. Psikoloji alanındaki kimi araştırmalar, bu bilgi kaynaklarını doğrulayan saptamalarda bulunuyor. Meselâ “Komşunun tavuğu komşuya kaz görünür” sözünü psikoloji bilimi şöyle ifade ediyor: “Başkalarının sahip olduklarına sahip olma isteği.” “Başkalarının mutluluğunu yaşama isteği.” Üç kelimeyle “kendini başkalarıyla kıyaslamak”, tek kelimeyle “kıskançlık”.
Bu durumun sebeplerinden biri, isteklerini gerçekleştirememek. Herkese tanıdık gelecek bir örnek: İdeal kilosuna inip formda kalmak isteyen birinin düzenli spor yapacak vakti olmamasından şikayet etmesi, ancak işten ayrılıp evde geçirdiği aylar boyunca rejim veya spor yapmaması. Buna karşılık çevresinde düzenli spor yapan kişilere öfke duyması, “Neden onlar yapıyor da ben yapamıyorum?” diye kendinde eksik aramaya başlaması. Harekete geçmemesinin gerçek nedenleriyle karşılaşmak yerine “Çünkü iş arıyorum. Stres yediriyor” gibi bahaneler öne sürmesi. Formda birinin kilo alması veya sportif aktivitelerine ara vermek zorunda kalması halinde bundan memnuniyet duyması.
Kendini kıyaslama ve kıskançlığın diğer sebebi ne yapmak, ne olmak istediğini bilmemek. Bunun doğurduğu iki sonuç var. İlki, ötekinin sahip olduğuna sahip olma arzusu duymak ve bu yönde harekete geçmek: Arkadaşının cebindeki telefonun aynısından almak. İş arkadaşının üzerindeki elbisenin aynısını önündeki ekrandan hemen sipariş etmek. Kardeşinin tatil yaptığı otelde yer ayırtmak. Çocuğu komşunun çocuğunun okuluna kaydettirmek. İkinci sonuç gördüğü, karşısına çıkan kimseler gibi olmaya çalışmak: Sosyal medyadaki o daima düzenli evinde, uslu çocuğu dizinde gülümseyen, çalışan ama her şeye yeten anne gibi olmak.
Kendini kıyaslama ve kıskançlık, çoğunlukla olumsuz çocukluk deneyimlerinden ileri geliyor. Anne-babanın ilgisinin sonradan gelen kardeşe yönelmesi, diğer kardeşle veya kardeşlerle daha fazla ilgilenmesi; tek çocuğun arkadaş veya akraba çocuklarıyla kıyaslanması kişide ne yaparsa yapsın sevilmeye değer olmadığı duygusunu uyandırıyor. Hissedilen sevgi ve şefkat eksikliği, popüler akranların gölgesinde geçen ergenlik dönemi boyunca güçleniyor. Kendine güven eksikliği baş gösteriyor. İstekleri gerçekleştirememenin önündeki en büyük engel, ne yaparsan yap yetemeyeceğine inanmak. Yukarıdaki örnekten devam edersek: “O spor yapıp form tutabilir ama ben beceremem ki!”
Güven eksikliği ve yetersizlik duygusu hayatta ne yapmak, ne olmak istediğini bilmenin önünde de engel. Bu durum, biraz da içinde yaşadığımız çağda pompalanan tüketimin (“Sen de onun gibi ol!”), sosyal ve ailevi aidiyet gerekliliklerin (“Öyle olmazsam kabul edilmem!”) insana aslında hayatta ne istediğini unutturmasından kaynaklanıyor.
Peki kendini diğerleriyle kıyaslamaya, başkalarını kıskanmaya kişi nasıl son verebilir? Yapılması gereken, dikkati kendine yöneltmek. Nelere sahip olduğunu idrak etmek. İhtiyaçların doğrultusunda almak, edinmek; bunun için ihtiyaçlarını doğru tespit etmek. Belki de asıl ihtiyacın öteden beri hayal ettiğin o enstrümanı çalmayı öğrenmek, son çıkan o telefon modeline sahip olmak değil! Belki de biraz daha az meşgul, biraz daha gülümseyebilen bir anne olmak istiyorsun, sosyal medyada gördüğün o kadına dönüşmek değil! Dikkati kendine yöneltmek için sosyal medyayla araya mesafe koymak kaçınılmaz, gerekirse kıyasa söz konusu olan başkalarıyla da.
Önemli bir adım da şu: İstekleri, onları belirledikten sonra hedeflere dönüştürmek. Bu isteklere erişmek üzere bir plan yapmak. Plana sadık kalmak. Başarısızlık halinde, başını başarılı bulduklarına çevirmeden dönüp hatanın nerede olduğunu tespit etmek ve oradan devam etmek.
YORUMLAR