Avize gibi kadın
Saddettin Teksoy'un mağara hikayesine kanıp yola çıkanlara gelsin sıradaki şarkı.
Korcan Karar'lı günlerin ardından "şok" demek haberin kendisi olmuştu. Şok edici haberlerdi çünkü. "Oha" diyordun. "Çüş" diyordun. Şok oluyordun. Şimdi "şok" edici haberlerin şekli değişti.
Biri diğerini doğruyor, öbürü birisini yakıyor falan.
O zamanlar bacalardan sızan duman gibi şehre karışan anlar vardı. Sisli sokaklar nereden geldiğini bilmediğim huzuru barındırıyordu. Çocuktum belki o yüzden öyle geliyordu. Kafamı Okmeydanı'ndaki Irak Konsolosluğu'nda delmiştim.
Bomba patladı sonra o konsoloslukta. Çöp toplama saatlerinin olduğu, büyümeye çalışan İstanbul'un diğer yarısı.
Haberlerde Turgut Özal var. Çenesini hemen her şeye benzettiğim adam.
Karısının saçları röfleli. Yuvarlakça yüzü var bir de. Bakınca istemsiz gülesin geliyor. Ahu Tuğba'lı filmlerde avizeler olurdu. Yandığında altın varaklı mobilyaları ışıl ışıl gösterirdi... Semra Özal avize gibi kadındı işte!
Görgüsüzlük içindeki zarafette saklıydı her şey. Bir utanma çekinme vardı. Göç etmenin verdiği duygu sarmıştı her evi.
Görgüsüzlük belli olmasın diye halka tv programları izlettirilirdi.
LÜKÜS HAYAT diyorlardı olan bitene. Görgüsüzlük etme ayıp diyorlardı özetle, anlayana.
Nuri Kantar ve ailesi bir gün zengin olma ihtimali olanlara "Bunları yapmayın komik olursunuz" niyetine genizden konuşuyordu. Tijen Hanım beyaz Türklüğün dibine çivi çakıyordu.
Şimdi neler oldu da böyle oldu ben de anlamadım. Olayın büyümekle pek alakası yok sanki suçlayacak bir mecra arıyorum.
Saddettin Teksoy'a kızsam olmuyor, Semra Özal'ı nasıl anlatacağımı ben de bilmiyorum. Nuri Kantar ve ailesi de var arada.
Görgüsüzlüğün, çalıp çırpmanın hoş görüldüğü bir andayız. Çalınan miktar ne kadar büyükse hırsıza saygımızın artması bu yüzden.
Bu kadar çalıp çırpma hikayesinden bir Robin Hood yaratamamış olmak utanç verici. Ve ne Dubai Prensiyiz ne Monako Prensesi. Hala yüzde 50'yi sorguladığımız yerdeyiz.
YORUMLAR