Ben her bahar…

Şarkıdaki gibi “Ben her bahar, aşık olurum…” diye devam etsin isterdim cümlem ama ne yazık ki öyle olmuyor. Bırak her bahar aşık olmayı, tüm mikmiklerim tarafından “yaza rahat kafayla gireyim, istediğimi götüreyim” diye düşündüklerinden olsa gerek, her bahar terkedildim..


Her bahar aşık olmasam da her bahar bir takım kararlar alırım, dilekler tutarım. Yaz, biz kadın milleti için kutsal mevsim, onun hemen öncesindeki bahar ise büyük bir hazırlık ve gaza gelip bir sürü garip hareket yaptığımız enteresan bir süreç. İşte ben her bahar;





Justin Timberlake ve Jessica Biel’in ayrılması için dualar eder, adaklar adarım... “Milletin mutluluğunda gözün mü var?” diyeceksiniz, evet var. Ben bu adama kendimi bildim bileli hayransam, binlerce km öteden de hasetlenirim, kime ne? Ay ben ayrılsınlar istedikçe mutluluklarına mutluluk katıyorlar, kafayı yiyeceğim. Pembe gelinliklerle evlenmeler mi dersin, birlikte köpek yetiştirmeler mi dersin.. Son bomba ise bir de çocuk peydahlamaları oldu. Tüyü bitmemiş bebenin günahını almayayım şimdi, benim yüzümden anasız babasız büyümesin. Bu ayrılmalarını dilediğim son bahardı, bundan sonra gözümü Ashton Kutcher ve Mila Kunis’in yuvasına dikeyim bari…





Yılbaşında aldığım “Yaza kadar her ay 1 kilo versem, ohoo fıstık gibi olurum” kararını zerre uygulayamadığımı farkedip “Yaza kadar her hafta 1 kilo versem ohooo, kimse beni tutamaz” moduna geçerim. Hoş yazın da o veremediğim kiloları saklamak için “Bu sene bol tişört moda, neee mini şort mu hiç tarzım değil.” gibi cümlelerle ortalarda dolaşırım. Ama bu bahar kararlıyım, o crop top denen allahsızı ben de giyeceğim! (giyemedi)





“Bu yaz İstanbul’da oturup 45 derece evin içinde kurdeşen dökmeyeceğim, bol bol tatile gideceğim” diye kendimi gaza getirip, uçak bileti fiyatlarına baktığım an götün götün vantilatöre sarılmaya devam ederim her bahar. Bu memleketten çıkmak bu kadar mı zor ya? Allahım şu gariban kulun okyanus ötesi yerlere gidip, jet-lag olmadan göçüp gidecek mi şu dünyadan? Hadi ucuz uçak bileti buldun, oralarda TL’yi üçle çarparak para harcamak insana evlat acısı gibi koyuyor. Koyarım balkona bi kova su, ayaklarımı sokar dururum bütün yaz ne yapayım... (Evinin balkonu yok)





Bi de böyle kısa kısa anlık aldığım ve daha o saniye bozduğum bazı kararlar var:


- Daha az gıybet edeceğim. (Daha cümlem bitmeden aklımdan bir hinlik, hainlik geçiyor. Benim hayat damarlarımdan birisi dedikodu, ondan vazgeçemem…)


- Evi taze çiçeklerle dolduracağım. (İki gün sonra solup gidecek üç-beş dala o kadar parayı en fazla bir ya da iki kere veririm, sonra “o paraya üç tane tişört alırdım” hesapları başlar.)


- Kendime daha fazla vakit ayıracağım. (Kendine vakit ayırma olayını, ayda bir gittiği kaş aldırmaya 15 günde bir gitmek olarak algılamış bir insanım sonuçta..)


- Dolabımı düzenli tutacağım, aldığım her şeyi katlayıp geri yerine koyacağım. (Bu da üç, bilemedin beş gün uygulanabiliyor ancak. Sonra yerdeki kıyafet kütlesinden kirliyi temizi koklayarak ayırıp giymeler başlıyor. Ayıp ayıp yakışıyor mu bir genç kıza. )


Neyse ben kaçıyorum, aldığım ve yine yine yeniden uygulayamayacağımdan adım gibi emin olduğum bir takım kararlarımla pencere kenarına oturup baharın gelmesini bekleyeceğim...



YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir gelemiyor şu bahar
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.