Hayatı seviyor musun?

Medet ummak, beklemek, beklenti…

Birkaç kere telaffuz edince bile insanın enerjisi düşüyor...


Medet ummak epey pasif bir hal... Gücünü eline almamak, oturduğu yerde beklemek, başkasının emeğinden kendine pay düşüp düşmeyeceğini hesaplamaya kadar gidebilir. Kendi mayasına hayatı karmak yerine başkasının bilgisine, emeğine, sevgisine, sevme kapasitesine bakıp kendine de pay düşmesini beklemektir. Halbuki kendi yaşamını inşa etmek böyle pasif bir yerde değildir.


“Her şey sevgiyle başlar” demişler. Çok da anlamadan geçip gittiğimiz bir söz ama gelin biraz buna bakalım. Sevginin çok tanımı yapılır ama benim gözümde sevgi bir bakıma, yaptığınız şeyi nasıl yaptığınızı gösterme biçiminizdir. Hayatı sevip sevmediğinizi gözden geçirmek için de burası iyi bir yerdir. Hayatı kalp merkezinde hissederek mi yoksa beyindeki muhasebe departmanından mı algılayıp yorumladığımızı görmek için iyi bir noktadır. Kalbi bir gözetleme kulesi gibi ele alıp orada biraz vakit geçirmek, bir şeyi yaparken gerçekten kalbinizle iş birliği halinde mi, yoksa hesaplara uydurmak için sadece aklınızla mı yaptığınızı anlayabilmek için harika bir yoldur.


Hayatı hesaplarla mı yaşıyorsun? Yoksa sadece kendin olup, gelen-gideni mi misafir ediyorsun?


Merkezde ne var?


Merkezinde, en temelde hayata olan sevgin mi var? Her şeyden önce hayata olan sevginin penceresinden mi bakıyorsun yoksa rakamlarla, aldı-verdi, aradı-aramadı, söyledi-söylemedi, yaptı-yapmadı gibi hesaplarla mı dönüyor günlük hayatın?


Bugün bir "Gün sonu raporu" alman söylense, o hesaplardan kafanı kaldırabilecek, çıkış bulabilecek misin?


Hayat bizim dimağımızın alamayacağı bir aritmetiğe sahiptir ve hesapları denk getirmenin peşinde ter dökmek yerine teslim olmak çok faydalıdır, yepyeni kapılar açar.


İnsanlardan; zihnimizin muğlak görüntülerinde, koridorlarında beliren ve henüz gerçekleşmemiş yani sadece zihnimizde vuku bulan, gerçek sandığımız olaylardan medet ummak epey karanlık bir noktadır. Farz edişler, sebepler, ihtimaller sadece kafamızın içindedir. Bu noktanın gizli besleyicisi de kendini kusursuz sanmaktır. İlişkiyi kendi gözünle gördüğün kusurlara göre değerlendirmeye almak, kendi gölgelerinin farkında olmadan hep ötekine dair beklentide olmak aslında kontrol etme isteğiyle akrabadır ve kişinin kendi benlik algısıyla doğrudan bağlantılıdır.


İnsanların bize yapıp yapmadıklarına, verip vermediklerine veya yaptıklarına, söylediklerine göre yaşamı sürdürmenin sonu yoktur. Bu anlayışı çevreleyen duygu damarlarında zamanla çatlaklar açılır ve bu çatlaklardan kırgınlık, küskünlük, öfke sızar. Benlik algısı bulanır. Çünkü "Ben oldum ve ben buyum" diyen bir algı, yanılgıdan ibarettir. İnsanlar ise hayatımıza katılır, gider, gelir, geçer…


Bizler sadece birer yolcuyuz. Yolumuz ise hayatı sevip sevmediğimizle ilgilidir. Konu aslında hayatla olan ilişkimizdir. İnsanlarla değil.


Bugün bir oturun, sessizce... Kalbinizle baş başa kalın ve ona sorun;

Her şeye rağmen ve her şeyiyle...

Hayatı seviyor musun?


Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.