Bebek büyüten babanın altıncı hastalıkla imtihanı

Bir bayram daha geçti gitti. Hani bayram öncesinde bir rahatlık gelir ya insana, çoğunlukla “tatil” teması nedeniyle, işte o rahatlama bu bayramda bizim eve uğramadı. Daha doğrusu uğradı da biraz geç uğradı.




Bayramdan beş gün önce, yani 29 Eylül Pazartesi günü, herhangi bir pazartesi gibi başladı. Uykudan yine sersem uyandım, Can da bana uyunca ağlak bir güne merhaba dedik. Ama bu kez kahvaltı mızıldanması çok hafif geçti, biraz meşhur bulamaçtan yedik, biraz masaya, sağa sola da yedirmeyi ihmal etmedik tabii. Sonra portakal suyunun yarısını içtik, yarısını döküp saçtık. İşimiz bittiğinde Can hala hafif uykulu, ne bileyim içi geçik gibiydi. Garipsemedim açıkçası.




Sonra kayınvalidem geldi, Can’ın acil alışverişleri için çıkmam gerekiyordu çünkü... Biraz salonda oyalandık, Can ile küçük oyunlar oynadık, “gel gel”, “tel sarar” gibi basit taklit eğitimleri denedik, yürüme antrenmanlarına devam ettik falan... Sonra uyumak ister belki diye yatak odasına götürdük Can’ı, baktım ki inatlaşmadan kuzu gibi uzandı yatağına... İşte o an şeytan dürttü, ters giden bir şey var.




İlk tepkim ateşine bakmak oldu. Elimle alnını, boynunu kontrol ettim ama ısı bana oldukça normal geldi. Bir de ateş ölçer ile bakalım dedim ki “Anam o ne!” Sol kulak 37.5, sağ kulak 37.8… Hayda…




Tamam, panik yok, 38.5’e daha var da nereden çıktı bu hararet şimdi? Çocuğun üzeri kalın değil, ne bileyim acaba gece bizimle yattı onun harareti mi? Sorular, sorular… Aslında panik soldan soldan gelmeye başladı bana ama belli etmemem lazım. Neyse hafif soyduk, uyuttuk, anında uyudu kerata. Ben de hemen çıktım ki hızla alışverişi tamamlayıp eve döneyim.




Bir saate geri döndüm, baktım ateş duruyor ve 38 barajını aşmışız. Ama hiç öyle hasta havası da yok çocukta, hareketler normal, iletişim normal, gülüyor, Çarşaf’ı sıkıştırıyor falan. Normal günlük azma rutini devam ediyor ama bir yandan da yanıyor çocuk. Anneyi aradık tabi, “Canım telaşlanma ama Can biraz ateşlendi. Merak etme takip ediyoruz, soyduk Can’ı şimdi” gibi üstü kapalı cümleler kuruldu. Allahtan anneanne evde de Selin daha bir rahat karşıladı durumu. Ardından doktorumuz Alev Hanım arandı, “Telaşlanmayın” ile başlayan ve “İlaca gerek yok, takip edin ve yarın mutlaka getirin bir muayene edeyim” ile devam eden rahatlatıcı bir görüşme yapıldı. Oh, korkmamız gerekmiyor.




Velhasıl, devam eden üç gün ve gece boyunca yandık, eridik, tükendik… Bir ara 39.7 derece ateşi bile gördük. Ilık banyolar, alına ıslak mendiller ve ateşin artık bizim içimizi de yakmaya başladığı anlarda ateş düşürücü şurup marifetiyle, sonunda bu illeti atlatmayı başardık.




Bu ana kadar bir teşhis de yok üstelik. Teşhis, ancak Can’ın ateşi birdenbire kaybolup göğsünde, özellikle kasıklarında kabarma ve döküntüler başlayınca koyuldu: 6. Hastalık imiş… Aslında ilk günden itibaren doktorumuzun söylediği de dayanamayıp yaptığımız internet aramalarında da karşımıza çıkan buydu ama bu “eşsiz” hastalığın teşhisi ancak hastalık atlatıldıktan sonra koyulabiliyor. Görünürdeki tek bulgu ateş ve eğer ateş kontrol altında tutulabilirse, ortalama üç günün sonunda ateş hoop yok oluyor ve bir deri döküntüsü eşliğinde hastalık atlatılmış oluyor. Tedavisi, aşısı yok ama bir kez hastalık atlatıldığında ömür boyu bağışıklık kazanılmış olunuyor.




6. Hastalık adını, Herpes Tip 6 virüsünden alıyor hatta bunun bir de 5. Hastalık versiyonu varmış. Tabii insan yaşayarak öğreniyor, yoksa nereden bileyim ben, 6’ncı aydan itibaren neredeyse tüm bebeklerin geçirdiği ilk hastalığın 6. Hastalık olduğunu… İsmini duyuyor ama başına gelmedikçe önemsemiyorsun. Herhalde park salıncağına ağzını dayadığında kaptık biz de... Aklıma başka ihtimal gelmiyor çünkü öyle oyun arkadaşı da yok ki bizimkinin…




Neyse, ilk ateşli hastalığımızı çok şükür atlattık, belki biraz kilo-su kaybımız olmuştur çünkü üç gün sadece annesini emmeyi kabul etti Can, ağzına güç bela sokuşturduğumuz birkaç kaşık çorba işe yaramış mıdır bilmem. Velhasıl, ateş sadece düştüğü yeri yakmıyormuş, onu da öğrendik. Çünkü Can ateşten yorgun düştüğü anlarda hem annesi hem ben, perişan vaziyetteydik ve elimizden “geçecek oğlum” demekten başka bir şey gelmiyordu. Düşünün, banyodan çıkıyoruz 39 olan ateş 38’e inmiş, ona bile seviniyorsunuz ama yarım saat sonra yeniden 39’u görünce eliniz ayağınız tekrar birbirine dolanıyor.




Bakalım daha yola yeni çıktık, neler neler yaşayacak, öğrenecek ve Can ile büyümeye devam edeceğiz...

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.