Evde bebek bakan babanın maceraları
En uzun gecenin sabahında, dünya nüfusuna bir kişi daha eklendi ve oğlumuz Can dünyaya merhaba dedi. Sağlıklı bir bebeğin dünyaya gelişi, dünyanın her yerinde mutlu bir haberdir. Ama o bebeğin babasıysanız, mutluluğun tarifi de olmuyor.
Bir erkek ne zaman “baba” sıfatına kavuşur? Anne, hamile olduğunu öğrendiği günden itibaren annedir de baba ne zaman baba olduğunu anlar?
Can dünyaya geldiğinde, baba olmaktan çok, tamamen bakıma muhtaç bir bebeğin sorumluluğunu hissettim ben. Öyle gelecek kaygısından bahsetmiyorum, o da var elbette ama daha çok sağlıklı büyütebilecek miyiz, ihtiyaçlarını karşılayabilecek miyiz gibi erken soruların muallak yanıtları ürkütüyor insanı. Doğal olarak, “ben bu bebeğin babasıyım” demek akla gelmiyor, gelse de bir anlam ifade etmiyor.
Biz de, her yeni anne-baba gibi oğlumuz Can’ı üçüncü gün sabahında evimize getirdik. Ancak hemen ertesi sabah yeniden hastaneye götürmek ve yoğun bakım servisine yatırmak zorunda kaldık. Halimizi anlayabilirsiniz; her ne kadar tedavisi olan ve çok da büyütülmeyecek bir sağlık sorunu yaşasak da, daha koklamaya doyamadığınız evladınızın elinizden alınması, çok feci bir travma yaratıyor. Bunu neden söylüyorum, çünkü ben baba olduğumu işte bu anda anladım sanıyorum. Hayatıma gireli 72 saat olan bir bebeğin elimden alınmasının yazarak anlatamayacağım kadar canımı acıtması, başka bir duyguyu harekete geçirmiş olmalı…
İlk üç ayımız gayet normaldi, baba çalışıyor, anne ise bebek ve bebeğin “arızaları” ile mücadele ediyordu. Hatta Selin, “bugün işe gitmesen olmaz mı” diyerek beni tavlamaya çalışıyordu. Sonra tuhaf ve beklenmedik, bu yazının ana konusunu oluşturacak bir şey oldu…
Can henüz üç aylıkken işsiz kaldım. Hiç de güzel bir haber değil, değil mi? İşsiz kaldığımda, Selin’in bir ayı ücretsiz izin olmak üzere daha 2,5 ay izni vardı. Başta eşimin hayali gerçek olduğu için mutluyduk; birlikte sabahları oğlumuzu sahile götürdük, uzun yürüyüşler yaptık, her akşam bebeğimizi birlikte yıkadık, birlikte yattık, gecenin bir yarısında birlikte uyandık… Sonra Selin’in izni bitti, işe geri döneceği gün geldi. İşsiz baba evde otururken, bebeğin asıl ihtiyaç duyacağı anne çalışmak ve eve ekmek getirmek zorunda kaldı.
Can doğmadan önce, çoğu aile gibi biz de aramızda şakalaşıyorduk, “sen çalışırsın, ben bebeğe bakarım” diye. Bizim hikâyemizde bu, gerçeğe dönüştü. Son üç aydır Can ve babası, annesi gelip oğlunu kurtarıncaya kadar evde birlikte zaman geçiriyor. Bir anne kadar iyi bakabiliyor muyum? Bence hayır, olsa olsa, önümdeki katî çizelgeye azami uyum göstermeye çalışıyorum diyebilirim. Kalan işleri, eşim sık sık arayarak ve yönlendirerek perde arkasından idare ediyor aslında. Can, bu çizelgeyi elinden geldiğince esnetse de sabah kaçta ne yememiz gerektiğinden, uyuyacağımız saatler, oynayacağımız oyunlara kadar her nokta anne tarafından belirlenmiş durumda.
Samimi, söyleyeyim, eğer mali sorunlar olmasa, dünyanın en güzel işi bu derim. Evet, sabahları sinir krizleri yaşıyorum, benim onu değil de onun beni idare ediyor olması altında eziliyorum, “bir iş bulayım da bir sabah olsun ağlama sesi duymayayım” bile dediğim oluyor ama sonra hoop, bir gülümsüyor, tüm dertleriniz eriyor, yüreğiniz eriyor, mutluluktan gözünüz yaşarıyor. İşte tam da bu nedenle, anne eve geldiğinde ve Can’ı kucağımdan aldığında, hem içerliyor hem de anne için üzülüyorum. Çünkü geleneksel role uygun davranamıyorum, hani babanın ilk görevi eve ekmek getirmektir ya, ben onu yapamıyorum. Ve bu yüzden de git-geli yoğun günler yaşıyorum.
Hâsılı kelam, “baba” mıyım? Bence evet. Ama bebeğimiz ile ilgili sorumluluklar yüzünden değil, Can ile kurduğum bağ yüzünden. Peki, “anne gibi bir baba” mıyım? Kesinlikle hayır, çünkü bu işte inisiyatif kullanmak yasak! Neden? Çünkü bir babada asla “anne görüşü” olmuyor, olamıyor. Eğer yemekten iki kaşık yenmeden kalmış ise, bu anne tarafından “yemek hiç yenmemiş” olarak tanımlanabiliyor. Ya da tam yemek saatinde uyumak isteyen bebeğin çizelgeyi aksatmasını, mümkün değil anneye anlatamıyorsunuz.
Ez cümle, her bebeğe annesi bakmalı, annesi büyütmeli, bunu yürekten inanarak söylüyorum. Ha, bebeğin kakasını anne değil baba temizler, bu da işin son ve en önemli kuralı.
YORUMLAR