Değişim gerçekten mümkün mü?

Son haftalarda Türkiye'nin gündemini çok meşgul eden bir kavram olduğu için bu hafta “değişim” konusunu ele almak istedim. Tabii ki benim değerlendirmelerim daha çok bireysel düzlemde, insan psikolojisi penceresinden görünen manzara eşliğinde olacak...


Öncelikle şunu kabul etmeliyiz ki, değişim yaşamın doğası, kendisidir. Doğduğumuz andan itibaren fiziksel ve psikolojik olarak değişmeye başlıyoruz ve bu değişim yaşam bitene kadar çeşitli hızlarda devam ediyor. Yani aslında birdenbire her şey gözümüze farklı görünmediği sürece hiçbir şeyin değişmediğini düşünmek, kendi kendimize yarattığımız bir ilüzyon. Bebekliğimizde ve çocukluğumuzda çok hızlı değişiyoruz ancak bu değişimin hızı yaş ilerledikçe yavaşlıyor; biz de kendimizi ve çevremizi pek değişmiyormuş gibi algılıyoruz. Peki, bu bilgi bize ne ifade etmeli? Bilinçli olarak istemesek bile değiştiğimizi bilmeliyiz. Değişmek bizim yaşama kuralımız; bunu kabul edersek “değişmek çok zor”, “yok, ben değişemem” gibi cümlelerle bu akışa direnmeyiz.


Şimdi gelelim zor olana; Bilinçli olarak karar verip belirli bir hedefe doğru değişmek, doğal akışta kendiliğinden gelen değişimden çok daha zor geliyor bize... Çünkü bu şekilde başlayan değişimin süreci farklı işliyor. Doğal akıştaki değişimde yaşadığımız olaylar ve etkileşimde bulunduğumuz kişilerin etkisiyle duygu, düşünce ve tavırlarımız zamanla değişebiliyor. Örneğin; 35-40'lı yaşlardan sonra karşılaştığımız her olaya/kişiye hemen çok yakınlaşmamaya, belli bir süre mesafeli bir pozisyonda durmaya başlıyoruz. Belki bu duruşa sahip olmamız onlarca yıl sürüyor ancak bu mesafeli (güvenli) duruşu bir kez benimsersek, bundan sonraki yaşamımız için kalıcı oluyor. Yani belli bir zaman sonra “artık eskisi gibi değilim, değiştim” diyebiliyoruz. Üstelik bunu başarmak için fazladan bir çaba da sarf etmiyoruz; düşe kalka ÖĞRENEREK değişiyoruz. O zaman belki de şöyle bir çıkarım yapabiliriz: Genel olarak değişimde başarı (!) için başarısızlık da kaçınılmaz mı acaba?


Bilinçi olarak, bir hedefe yönelik değişimin süreci ise şöyle işler: Hepimiz hayatımızın belirli dönemlerinde, uzaktan da olsa değişim alarmının sesini duyarız. O ses en başta cılız da gelse, anlamını biliriz: “Bu kafayla/yürekle gidersem aradığım güveni, huzuru, tatmini veya mutluluğu bulamayacağım.” İşte kişisel değişimin/gelişimin tohumlarının atıldığı aşama tam da burasıdır. Bu kafayla/yürekle olmayacağını içten içe biliriz de hangisiyle olabileceğini pek kestiremeyiz. Bize yakın olan insanlardan da bir sürü değişik fikir/öneri gelir, bazılarına direniriz, bazılarını deneriz. İşte düşe kalka öğrenmeye başladığımız bölüm de böyle başlar. Bu süreçte birçok duygu/yargı deneyimleriz; bu deneyimler bizim için kıymetlidir çünkü bundan sonraki şeklimizi bulmamızı sağlayacak en önemli malzemelerdir.


Değişim sürecinde motivasyonumuzu yüksek tutmamızı sağlayacak iki önemli bilgi vardır: 1- Eski duruşumuz bize iyilik getirmemiştir. 2- Eninde sonunda bize uygun bir duruş bulacağımız ve değişeceğimiz kesindir. Zaten eğer o düşmelerden kalkmalardan bir şeyler öğrenebilirsek en sonunda kendimizi iyi hissettiğimiz, kendimize yakıştırdığımız bir duruş/tavır geliştiririz. Adeta bizim bedenimiz için dikilmiş bir giysi gibi uyar ruhumuza; biz de yeni (değişmiş) halimizle yola devam ederiz. “Mutlaka şöyle olmalıyım” ya da “böyle olamazsam mutsuzluk benim kaderim” gibi çarpık inançlardan uzak durup kendimizi sadece yeni deneyimlere ve bunlardan öğrenebileceklerimize bırakabilirsek, değişim su gibi akar, yolunu bulur...


Değişimin tüm doğallığı ve kolaylığı ile yaşamınızın parçası olduğu günler dilerim...


YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir elllerin kadınısın sana kıyamam
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.